Nisan 01, 2019
30 mart dünya bipolar günü’nde hastalar moral depoladı
“BİPOLAR BOZUKLUKTA ÖNCE DAMGALAMA PROBLEMİ ÇÖZÜLMELİ”
Bipolar Yaşam Derneği, 30 Mart Dünya Bipolar Günü kapsamında hasta ve hasta yakınlarıyla bir araya geldi. Şişli Fransız Lape Hastanesi’nde Abdi İbrahim’in koşulsuz desteği ile gerçekleşen moral ve motivasyon etkinliğinde hastalar kendi emekleriyle hazırladıkları eserleri sergilerken, bazı hastalar da yoga yapma imkanı buldu.
Bipolar Yaşam Derneği Başkanı Özlem Sarı, “Bipolar hastaları toplumda dışlayıcı ve ayrımcı tutumlar nedeniyle daha az sosyalleşiyor, tedaviyi reddediyor. Kendilerini toplumdan uzaklaştıran hastalar, arkadaşlık ilişkilerinde, okul - iş yaşamında ve sosyal ilişkilerinde ciddi zorluklar yaşıyor. Damgalamanın yarattığı etkileri toplum nezdinde azaltmak için hastalık hakkında bilinçlendirme çalışmalarının yapılması ve bipolar hastalarının topluma dahil olması büyük önem taşıyor” dedi.
Tüm dünyada ve Türkiye’de bipolar bozukluk farkındalık ve anma günü olarak bilinen Dünya Bipolar Günü kapsamında 30 Mart’ta Şişli Fransız Lape Hastanesi’nde hasta ve hasta yakınlarının katılımıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. Bipolar Yaşam Derneği Başkanı Özlem Sarı, Yönetim Kurulu Üyesi Dağhan Duru ve Yönetim Kurulu Üyesi Yücel Öztan’ın katıldığı etkinlikte, bipolar ile ilgili bilgiler paylaşıldı. Etkinliğin ardından düzenlenen festivalde hastalar kendi el emekleriyle hazırladıkları eserleri sergiledi. Bazı hasta ve hasta yakınları yoga ile rahatlarken, bazı hastalar ise kermese katılarak moral depoladı.
30 Mart Dünya Bipolar Günü, tüm dünyada hastalığın farkındalığını arttırmak amacıyla bipolar bozukluğu olduğu bilinen ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum gününde kutlanıyor.
“Bipolar Hastalarına Karşı Dışlayıcı ve Ayrımcı Tutumlar Damgalamaya Neden Oluyor”
Toplantıda konuşma yapan Bipolar Yaşam Derneği Başkanı Özlem Sarı, 20’li yaşlarda ortaya çıkan bipoların toplumda görülme sıklığının yüzde 1-2 aralığında olduğunu söyledi. Sarı, “Bipolar bozukluk ya da başka bir adıyla manik depresif hastalık, kronik ve şiddetli bir rahatsızlıktır. Halk arasında kimi zaman çoklu kişilik bozukluğu ile karıştırılsa da bipolar bozukluğu olan hastalar birden fazla kişiliğe değil, değişken duygudurumlarına sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre bipolar bozukluk dünyada yeti yitimine yol açabilen hastalıklar arasında 6. sırada yer alıyor. Hastalığa karşı dünya çapında farkındalık yaratmak ve hastaların toplum içinde damgalanmasını engellemeye çalışmak bizlerin en önemli görevi” şeklinde konuştu.
Bu yılki etkinliklerde “Damgalamanın önlenmesi” ve “Yaratıcılık’ temalarını öne çıkardıklarını belirten Sarı, bipolar hastalarına karşı toplumdaki dışlayıcı ve ayrımcı tutumların hastaların daha az sosyalleşmelerine, tedaviyi reddetmelerine ve hastalığı inkar etmelerine neden olduğunu söyledi.
Sarı, “Bu gibi süreçler, hastanın tedaviyi sürdürmemesine ve izolasyona yol açıyor. Kendilerini toplumdan uzaklaştıran hastalar, arkadaşlık ilişkilerinde, okul - iş yaşamında ve sosyal ilişkilerinde ciddi zorluklar yaşıyor. Bunun sonucunda da depresif belirtileri şiddetleniyor. Damgalama, hastalıkta yerleşen problemlerin devamına sebep oluyor” dedi.
Yaratıcılık ile bipolar bozukluk arasındaki ilişkiye de dikkat çeken Sarı, bipolar hastası kişilerin damgalamaya ve tüm zorluklara rağmen, farklı alanlarda sıra dışı, yaratıcı ve çalışkan olabileceğini belirtti.
“Medyaya Büyük Görev Düşüyor”
Haber, dizi ve filmlerde kullanılan dil ve davranış örneklerinin, günümüzde damgalamanın ortaya çıkmasında çok büyük bir etkiye sahip olduğunu belirten Sarı, habercilerin, senarist ve yapımcıların topluma karşı sorumluluklar konusunda bilinçlenmelerinin hayati bir öneme sahip olduğunun altını çizdi.
Bir Duygudurum Bozukluğu: Bipolar
Duygudurumdaki ataklarla seyreden bir hastalık olan bipolar bozukluk, manik, hipomanik ve depresif dönemlerden oluşuyor. Hastalar belirli dönemlerde mani ya da hipomani adı verilen, yükselmiş ve coşkulu bir duygudurumu ile karşı karşıya kalabilir. Bu dönemlerde hastalarda enerji artışı, düşüncelerde ve konuşmada hızlanma, huzursuzluk, uyku gereksiniminde azalma, aşırı mutluluk hali, para harcamada ve cinsel dürtülerde artış, kendini herkesten üstün görme ve gerçekleşmesi mümkün olmayacak planlar yapma gibi davranışlar görülebiliyor. Bunun yanında hedefe yönelik aktivitelerde abartılı bir artış ve bununla beraber azalmış uyku ihtiyacı da gözlemlenebiliyor. Hastalar bu dönemde normalde olduğundan daha agresif tavırlar sergileyebiliyor. Bu dönemde hastayla beraber yaşamak oldukça zorlaşır. Nitekim kimi hastalarda halüsinasyon (var olmayan sesler duyma, var olmayan şeyleri görme gibi.) ve hezeyan (yanlış ve kimi zaman absürt inanışlar) bile görülebiliyor.
“Depresif Ataklarda En Korkulan Semptom İntihar”
Hastaların yaşadıkları bir diğer duygudurum olan depresif ataklarda ise kişi hayattan zevk almama, üzüntü, kontrol edilemeyen ağlama, enerji azlığı, iştahta azalma ya da artış, uykuda azalma gibi belirtiler gösterebiliyor. Bu dönemlerde özellikle intihar düşünceleri hastalığın en korkulan semptomları arasında yer alıyor.
Depresif atakları ya da mani ataklarını takiben hastalar ötimi adı verilen “normal” duygudurumu da yaşayabiliyor. Bu dönemlerde hastalar, hasta olmayan bir insanın duygudurumundan farksız bir ruh hali içinde olabiliyor.
Bazı hastalar ise duygudurumun iki ucunu peş peşe de yaşayabiliyor. Bu durum, hastaları mental olarak oldukça yorabiliyor. Bu dengesizlik hali kimi zaman hastaları tekrarlayıcı intihar düşüncelerine kadar sürükleyebiliyor.
Bipolar bozuklukta ilaç tedavisinin yanı sıra; hasta ve ailesinin hastalıkla ilgili bilgilendirilmesi, alkol ve madde kullanımının kısıtlanması ya da sonlandırılması, uyku-uyanıklık saatlerinin normal vücut ritmine uyacak şekilde planlanması, stresle başa çıkma stratejilerinin öğrenilmesi ve geliştirilmesi hastalıkta olumlu sonuçlar yaratması açısından büyük önem taşıyor