ASTIM
Astım Nedir?
Astım, alerjenler, sigara dumanı, soğuk havaya maruz kalma gibi tetikleyici faktörlere reaksiyon olarak hava yollarının (bronşların) daralması ile ortaya çıkan ve solunum darlığı ile karakterize, ataklarla seyreden kronik bir akciğer hastalığıdır.
Ataklar dışında yakınması olmayan hastalarda, atakla birlikte nefes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi belirtileri görülür.
Ataklar, genellikle gece sabaha karşı, ağır egzersizle, duygusal stres ile ortaya çıkar. Ataklar, hasta tedavi gördüğünde ise geriler. Düzenli tedavi olan hastalarda, zamanla atak sıklığı ve şiddeti azalır.
Astımın Görülme Sıklığı Nedir?
Astımın, dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilmektedir. Ülkemizde bu oran, yaklaşık 3.5 milyondur. Her yıl dünyada 250.000 kişi astım nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte astımın ortalama görülme sıklığı %15’tir. Diğer bir deyişle her 100 kişiden 15’i astım hastasıdır. Astım riski, hava kirliliğinin yüksek olduğu yerleşim bölgelerinde daha çok görülür.
Astım İçin Risk Faktörleri Nelerdir?
Astım, genetik ve çevresel birçok nedene bağlı olarak gelişir.
Genetik faktörler arasında; kişide alerjik yatkınlık, obezite, kadın olmak önemli yer tutar.
Çevresel faktörler olarak;
- Alerjenlere, toz ve kimyasal maddelere, sigara dumanı ve hava kirliliğine maruziyet,
- Viral üst solunum yolu enfeksiyonları, bazı ilaçlar, gastroözefageal reflu,
- Ev tozu akarları, evcil hayvan tüyleri (kedi, köpek), hamam böceği, küf mantarları ve polenler,
- Parfüm, deterjan, yemek kokuları tetikleyici olabilir.
Astımın Tanısı Nasıl Konur?
Astım, karakteristik olarak ataklar halinde seyreder. Atak sırasında hastada; nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi, hırıltılı solunum, öksürük, koyu balgam görülür. Atak sırasında hastaya tanı koymak kolayken, atak dışında ise hastadan detaylı öykü alınması, akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri, alerji ve kan testleri tanı koydurur.
Astım Tedavisi Nasıl Yapılır?
Düzenli tedavi gören hastaların büyük çoğunluğunda astım, yaşamı olumsuz yönde etkilemez. Ancak düzensiz tedavi, hastalığın giderek ilerlemesine, atak sayısının ve şiddetinin artmasına neden olabilir.
Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar temel olarak solunum yoluyla alınır ve iki grupta ele alınır.
Birinci grupta, semptom giderici yani hastayı rahatlatıcı ilaçlar yer alır ve astım atağı sırasında inhaler dediğimiz cihazlarla, solunum yoluyla kullanılırlar. Etkileri 1-2 dakika içerisinde başlar ve hastayı zor durumda bırakan nefes darlığını, hırıltılı solunumu ve öksürüğü azaltırlar.
İkinci grupta ise hastalığı uzun dönemde tedavi ederek kontrol altına alan ilaçlar yer alır. Bunların da büyük bir kısmı solunum yoluyla kullanılmaktadır. İkinci grup ilaçların düzenli kullanılması, hastalığın seyri ve hastanın yaşam kalitesini doğrudan etkiler ve oluşabilecek atak sıklığını ve şiddetini azaltır.
KOAH
KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı), akciğerlerde harabiyete yol açan kronik bir hastalıktır. İlerleyicidir ve tamamen iyileşmez, ancak önlenebilir ve tedavi edilebilir.
KOAH için en önemli risk faktörü, sigara başta olmak üzere tütün ürünleridir Toz ve duman maruziyetinin olduğu çoğu iş kolu ile KOAH gelişimi arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Ayrıca ısınmak veya yemek pişirmek amacı ile iyi havalandırma koşulları olmayan ortamlarda odun, tezek yakılması ve kömürün açık ateş olarak yakılması veya iyi çalışmayan sobalarda yakılması gibi durumlarda yüksek düzeyde iç ortam kirliliği ile sonuçlanabilir. Risk faktörlerine maruz kalma öyküsü ve öksürük, balgam çıkarma ve hareketle ortaya çıkan nefes darlığı semptomları bulunan her kişide KOAH tanısı dikkate alınmalıdır.
KOAH, risk faktörlerine maruziyet sonucu akciğerde meydana gelen yangı ile oluşan tekrarlayan hasar ve tamir mekanizmalarının sonucu gelişen yapısal değişiklikler, hava akımı kısıtlılığına yol açar ve bu hava yolu kısıtlılığı genellikle ilerleyici özellik gösterir. Kronik hava yolu kısıtlılığı, uzun süren ve tekrarlayıcı yangı durumunun yol açtığı küçük hava yolu hastalığı (obstrüktif bronşiolit) ve akciğer dokusunda meydana gelen yıkım (amfizem) ile karakterizedir. Bunun sonucu olarak hava yollarında kalınlaşma, hava yolu lümeninde balgam miktarında artış ve hava yollarında daralma (obstrüktif bronşiolit) meydana gelir.
Amfizem akciğerde asıl oksijen & karbondioksit değişiminin yapıldığı, alveollerde gelen harabiyet sonucu oluşan kalıcı genişleme haline denir. Bu harabiyet sonucunda gelişen kısıtlılık hastalık tablosuna nefes darlığı gibi bulguların eklenmesine neden olmaktadır.
KOAH tedavisinin amacı; hastalığın ilerlemesini engellemek, şikayetlerini azaltmak, egzersiz toleransını artırmak, komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek, hastalığa bağlı ölüm oranını azaltmaktır.
Risk faktörlerinin azaltılması, tedavinin ilk basamağını oluşturur. Akciğer fonksiyonlarındaki azalmanın önüne geçilmesi için en önemli faktör sigara içilmemesi, tütün dumanı maruziyetinin önlenmesidir. Bunun dışında mesleki maruziyetin engellenmesi, ev içi ve dışı ortamlardaki hava kirliliğinin önlenmesi de önemli yer tutar.
KOAH'ın tedavi edilebilir bir hastalık olduğu, hastalığın diğer özellikleri, tedavide kullanılan ilaçların etkileri ve kullanılan cihazların nasıl kullanılması gerektiği, egzersizin önemi ve hasta hekim ilişkisinin önemi hastaya anlatılmalıdır. Hastalığın semptomlarını engellemek ve kontrol etmek, atak sıklığını ve şiddetini azaltmak, hastalık durumunu iyileştirmek ve hastanın egzersiz toleransını artırmak için farmakolojik tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.
KOAH alevlenmelerinin tedavisi, tedavinin önemli bir diğer parçasıdır. KOAH alevlenmesi, hastalığın doğal seyrinde gözlemlenen ve hastanın başlangıçtaki durumunda görülen nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarma düzeyinde günden güne oluşan normal değişikliklerden farklı olarak, daha ileri düzeyde karakterize bir durumdur. Ani başlangıçlı olarak gelişir ve genellikle KOAH hastalarının kullandığı ilaçlarda doz artırılmasını veya değişiklik yapılmasını gerektirir.
Alevlenmelere en çok, trakeobronşial ağacın enfeksiyonu ve hava kirliliği sebep olmaktadır. Buna rağmen ağır atakların üçte birinin sebebi bulunamamaktadır.