AĞRI
FİBROMİYALJİ
Fibromiyalji yaygın kas ağrıları, yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, uyku bozuklukları, dolayısıyla sabah yorgun uyanma ve bazen de tuvalete çıkma problemlerinin eşlik ettiği kronik bir hastalıktır. En belirgin özelliği, yaygın kas ağrılarıdır. Bazı hastalar geniş bir yüzeyde ağrı hissederken, bazı hastalar ağrının yoğunlaştığı hassas noktalar tanımlarlar.
Fibromiyalji kimlerde görülür?
Her yaşta ve her iki cinste görülebilmekle birlikte en sık 25-55 yaşlar görülmektedir. Çoğunluğu, yaşları 25-60 arasında değişen kadınlardan oluşur. Kadınlar, erkeklere nazaran 10 kat daha fazla oranda bu hastalığa yakalanırlar.
Fibromiyaljide tanı nasıl konur?
Fibromiyaljiyi teşhis etmek üzere özel bir test veya tıbbi yöntem bulunmamaktadır. Yapılan kan testleri ve radyolojik incelemeler normal sonuç verebilir.
Fibromiyalji teşhisi, hastalık hikayesi ve klinik muayene ile konur. Bir hastaya fibromiyalji teşhisi koymak için; üç ay şikayetlerin ve belirtilerin devam etmesi ve belirli noktalarda ağrıya hassas olunması temel şarttır.
American College of Rheumatology tarafından belirtilen fibromiyalji sendromunun tanısal kriterleri; en az üç ay boyunca geniş bir bölgede-bedenin hem sağı hem solu, belin üstü ve altı, göğüs, ense, sırtın ortası veya altı, süre gelen ağrı, bedenin çeşitli yerlerinde hassas noktalar bulunmasıdır.
Fibromiyalji nasıl tedavi edilir?
Fibromiyalji tedavisinde, çok yönlü bir tedavi programı uygulanmaktadır. İlaç tedavisi ve ek olarak stresi azaltma, düzenli egzersiz, masaj, fizik tedavi, uykuyu düzenleme gibi tedavi yöntemlerine başvurulur. Diyetin düzenlenmesi de geçerli olup gerektiğinde psikiyatrik destek de sağlanabilir. Tedavi, ağrıyı ve yorgunluğu azaltmak ve diğer semptomları en aza indirmek amacıyla düzenlenir.
BEL AĞRISI
Genel anlamda iki tip bel ağrısından söz edilebilir.
6 haftadan kısa süredir var olan ağrılar "akut bel ağrısı" olarak adlandırılırlar. Akut ağrılar, belirli bir aktivite, travma, kaza sonrası başlayabilir. Bu tip ağrılar çoğu kez kendiliğinden azalır, birkaç hafta sonra da tamamen geçer.
3 aydan uzun bir zamandır sürmekte olan bel ağrıları ise "kronik bel ağrıları" olarak adlandırılır. Kronik bel ağrılarının yarısından fazlasında %55 noröpatik ağrı mevcuttur. Nöropatik komponentli bel ağrısı, çeşitli omurga hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkan sinir hasarı sonucunda oluşabilir
Bel ağrısı görülme sıklığı nedir?
Nüfusun %75-85’inde yaşamlarının herhangi bir döneminde bel ağrısı görülebilir. Dünyada bel ağrısı, ağrı nedeni olarak baş ağrısından sonra ikinci sıklıkta görülmektedir. Bel ağrılarının ancak %2’si bel fıtığıdır.
Risk faktörleri nelerdir?
En çok 35-45 yaşları arasında görülen bel ağrısı, bu yaşlarda kadın ve erkekte eşit oranda ortaya çıkar. 60 yaşın üzerinde kadınlarda bel ağrısı görülme sıklığı artmaktadır Hareketsiz bir yaşam sürenler, yanlış oturma ve duruş alışkanlığı olanlar, daha çok oturarak çalışanlar, kilo problemi olanlar, yanlış bir biçimde ağır yük kaldıranlar, bilinçsiz spor yapanlarda bel ağrısı ortaya çıkabilir.
Bel ağrısı hangi durumlarda ortaya çıkar?
En yaygın sebep kas-iskelet sistemi kaynaklıdır.
- Doğumsal bozukluklar
- Kalıtsal hastalıklar
- Omurga yükünün artması (oturuş bozukluğu, uzun süre oturma, ağır kaldırma, zorlanmalar, kilo alma, uzun süre ayakta kalma)
- Kanser, tüberküloz gibi hastalıkların bel omurgasını tutması
- Travmatik nedenler
- Osteoporoz
- Nöromüsküler (kas ve sinir kaynaklı)
- Psikojenik bel ağrısı
Bel ağrısı belirtileri nelerdir?
Genel olarak; bel bölgesinde ağrı, hareket kısıtlılığı, bacak ağrısı ve uyuşma, ilerlemiş vakalarda bacakta güç kaybı, bel ağrısının belirtileridir.
Bel ağrısında tanı nasıl konur?
Tanı, hekim tarafından ayrıntılı bir fizik muayene ve hastalık öyküsünün alınması, fizik muayeneden sonra gerekliyse röntgen, kan tetkikleri ve daha ileri tetkikler ile konur.
Bel ağrısından nasıl korunulur?
Düzenli egzersiz yaparak sırt kaslarının güçlü ve esnek olmasının sağlanması, kilo alımından kaçınılması, sigara içilmemesi, uygun pozisyonda oturulması ve ayakta durulması, ağırlık kaldırırken doğru tekniklerin kullanılması yolları ile bel ağrısından kaçınılabilir.
OSTEOARTRİT
Halk arasında kireçlenme olarak bilinen Osteoartrit, eklem yüzeylerindeki aşınma ile karakterize, kıkırdakta bozulma, aşınma, incelme ve kıkırdak kaybının ortaya çıktığı bir eklem hastalığıdır. En çok, diz, kalça, el bileği ve omurgada görülmektedir. Artroz eklemlerin iltihapsız romatizmasıdır ve bir veya birçok eklemde ağrı ile seyreder.
İlerleyen dönemlerde kıkırdak tamamen ortadan kalkmakta ve kemik yüzeyler birbiri ile temas etmeye başlamaktadır. İlerleyen kıkırdak harabiyeti ile birlikte eklemde ağrı ortaya çıkar. Hasara neden olan ya aşırı kullanım ve zorlama ya da yaşlanma sürecinden kaynaklanan aşınıp yıpranmadır.
Osteoartrit kimlerde görülür?
Orta yaş üzeri, kilolu bireylerde, eklem üzerinde tekrarlayan baskıyı artıran bir meslek ile uğraşanlarda, 45 yaşından önce erkeklerde, 55 yaşından sonra ise kadınlarda daha sık görülür. 75 yaş üzerinde görülme sıklığı %96 civarındadır.
Osteoartrit risk faktörleri nelerdir?
İlerlemiş yaş, cinsiyet, obezite, hareketsiz yaşam tarzı, kemik deformiteleri, geçirilmiş bir eklem hastalığı, eklemin etkilendiği yaralanmalara maruz kalma, doğumsal eklem hastalıkları ve eklemleri aşırı ve uzun süre zorlayan meslekler, osteoartrit gelişme riskini artırabilir.
Osteoartrit belirtileri nelerdir?
Tutulan eklemlerde;
- Ağrı (Ağrı istirahatle azalır. Eklem kıkırdağındaki bozukluklar ve aşınma ilerledikçe, istirahat sırasında da ağrı görülebilir.)
- Hafif ısı artışı
- Hafif kızarıklık
- Sabah katılığı (Sabah katılığı / tutukluğu 30 dakika ya da daha az sürede olup egzersiz ile bir süre sonra açılır.)
- Hareket kısıtlılığı ve deformite görülür. (Uzun süren dinlenme sonrası ya da oturur durumdan harekete geçince, hareketlerde kısa süren bir tutukluk olabilir. Hareket edince bu durum düzelir. Ancak aşınma ilerledikçe hareketler, günlük yaşam işlevlerini aksatacak düzeyde kısıtlanabilir.)
Osteoartrit tanısı nasıl konur?
Osteoartrit tanısı muayene ile konur. Görüntüleme yöntemleri ile derecesi tespit edilir. 1’inci derece en hafifi, 4’üncü derece en ağırı olmak üzere radyografik olarak 4 derecesi vardır.
Osteoartrit nasıl tedavi edilir?
Bozulmuş kıkırdak dokusunu eski haline döndürmek mümkün olmadığından hastalığın tamamen düzelmesini sağlamaya yönelik bir tedavi yoktur. Osteoartrit tedavisinde asıl amaçlar; ağrıyı gidermek, hareket kısıtlamalarını düzeltmek, günlük yaşam aktivitelerinin sorunsuz yapılmasını sağlamak ve hastalığın ilerlemesini engellemektir.
İlaç ve fizik tedavi ile tedavi edilir. Nadiren de olsa ileri dönemlerinde ameliyat gerekebilir. Kilo vermek ve egzersiz tedavide önemli iki unsuru oluşturmaktadır. Fazla kilolardan kurtulmak; diz, kalça ve bele binen yükü azaltacağından, bazen tek başına da rahatlama sağlayabilir.
DİŞ AĞRISI
Diş ağrıları, doğrudan doğruya dişlerden kaynaklanabileceği gibi diş eti ve kemik kaynaklı da olabilir. Diş çürükleri; diş minesinin aşınması, diş eti hastalıkları, travmalar, sinüzit gibi ağız dışı hastalıklar nedeniyle diş ağrıları ortaya çıkabilir.
Diş ağrılarının belirtileri nelerdir?
Genellikle zonklama şeklinde olan ve bazen dayanılmaz bir hal alan ağrılardır. Baş bölgesine, çeneye ve kulaklara yayılabilir. Apse gibi iltihabi bir durum söz konusuysa dışarıdan fark edilecek şişliklere neden olabilir. Sıcak, soğuk uyaranlara karşı hassasiyet ve dişe bastırınca hassasiyet, kırılmalar görülebilir. Dişte ve diş etinde kanama olabilir.
Diş çürükleri neden oluşur?
Diş ağrılarının nedenleri arasında en sık görüleni, kötü veya yetersiz ağız bakımından kaynaklanan diş çürükleridir. Toplumun %97’sinde diş çürüklerine rastlanmaktadır. Diş minesi; dişi çepeçevre sararak besinlerin fiziksel ve kimyasal etkilerine karşı dişi korur, dişin zarar görmesini engeller. Normalde dişin en dış tabakası olan minede sinir yoktur ve ağrı hissedilmez. Ancak çok sert bir yapısı olan diş minesi de fiziksel ve kimyasal etkenlerden zarar görebilir. Sert kabuklu yiyecekler, asitli içecekler, ağız içine yerleşen bakteriler besin kalıntıları ile asit meydana getirir ve mineyi zayıflatır. Bu durum çürük başlamasına neden olabilir. Çürüğe neden olan mikroorganizmalar da çürüğün ilerlemesi sonucunda daha iç katmanlarda bulunan sinirlere ulaşabilir ve ağrı ortaya çıkar. Başlangıç aşamasındaki, çok derin olmayan çürüklerde ağrı, özellikle yeme-içme esnasında ortaya çıkarken, derin çürüklerde ağrı, daha şiddetli ve zonklama şeklindedir.
Diş ağrısı durumlarında ne yapılmalıdır?
Diş ağrısı başladığında vakit kaybetmeden bir diş hekimine gitmekte fayda vardır.
BAŞ AĞRISI
Baş ve bazen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Baş, boyun bölgesindeki damarlarda genişleme, kaslarda ortaya çıkan spazmlar, çene eklemi kaynaklı patolojiler ve saçlı derideki gerilmelerden kaynaklanan ağrılardır. Baş ağrıları beyin ağrısı zannedilse bile, beyinde ağrı duyusu olmadığından, çevreden, beyni saran zarlar, kafatasını oluşturan kemikler, kaslar, beyin sapından çıkan sinirler ile baş ağrısı algılanır.
Baş ağrısı sebepleri nelerdir?
Birincil baş ağrıları ve İkincil baş ağrıları olmak üzere iki tip baş ağrısından söz edilebilir. Başka bir hastalık nedeniyle ortaya çıkan ağrılar “ikincil baş ağrıları” diye sınıflandırılır. Başka bir hastalıktan kaynaklanmayan baş ağrıları, “birincil baş ağrıları” grubunda yer alır. Birincil baş ağrıları migren, gerilim ve küme baş ağrıları vb. olup ikincil baş ağrıları erken teşhis ve tedavi edilmediği takdirde ölüm veya ciddi kalıcı sakatlıklara neden olabilen; baş ve boyun yaralanmaları, beyin damar ve sinir hastalıkları, beyin tümörleri ve enfeksiyonları, sinüzit, beyin basıncının yükselmesi gibi nedenlerden kaynaklanan baş ağrılarıdır.
Primer baş ağrısı çeşitleri nelerdir?
En sıkı görülen ağrı tipi, baş ağrılarının %50’sinden fazlasını oluşturan gerilim tipi ağrılardır. Ancak migren de sanıldığından daha sık gözlenir. Migren kadınlarda erkeklerden daha sıktır. Bunun dışında küme baş ağrıları, günlük süreğen baş ağrıları gibi daha nadir baş ağrısı çeşitleri de bulunmaktadır.
Gerilim tipi baş ağrısı
Genelde çift taraflı olup daha çok boyun ve baş bölgesinde, şakak ya da kasların üstünde hissedilen, başta ağırlık, sıkışma, basınç hissi olarak ifade edilen ağrılardır. En sık görülen ağrı tipidir. Boyun ve baş kaslarında gerilme mevcuttur. Nedeni bu bölgedeki kaslarda stres, yorgunluk veya değişik nedenlerle spazm olmasıdır. 5-10 dakika kadar sürebileceği gibi günlerce, aralıksız da devam edebilir. Nadir durumlarda aralıklı gelen bu ağrılar süreğen bir hal alarak çok rahatsız edici olabilir.
Migren
Genellikle zonklayıcı karakterde, başın bir yanını tutan yarım baş ağrıları olup başka şekillerde de gözlenebilir. Beraberinde ışık ve sese hassasiyet, bulantı ve kusma da olabilir. Hastalar genellikle sessiz ve karanlık odada bulunmayı tercih ederler. Ağrı, ataklar halinde gelir, başlangıcında görme bozuklukları olur (auralı tipinde). Baş hareketleri ve fiziksel aktiviteyle ağrı artar.
Günlük yaşam aktivitelerini engelleyen çok şiddetli bir ağrı olup ilaç tedavisine çok kolay cevap vermez, özel takip ve tedavisi vardır.
Küme baş ağrısı
Şiddetli, bıçak saplanır gibi ağrılardır. Tek taraflı olup daha çok göz ve şakaklarda hissedilirler. Dakikalar süren, ancak gün içinde defalarca tekrarlayan, ağrı olan taraftaki gözde kızarıklık, yaşarma, göz bebeğinde küçülme, burunda tıkanıklık ve akmaya neden olan ağrılardır.
Baş ağrısında acil durumlar nelerdir?
Eğer baş ağrısı; ani ve çok şiddetli başladıysa, beraberinde ateş veya kusma varsa, ağrıya bilinç değişikliği eşlik ediyorsa, uykuya meyil varsa acil servise başvurunuz.
DİSMENORE
Dismenore, ağrılı adet görme anlamına gelmektedir. Adet gören kadınların yarısından fazlasının kanamalarının ilk bir-iki günü, genellikle hafif olarak tarif ettikleri ağrıları olmaktadır. Bazı kadınlarda ise bu ağrı daha şiddetli olabilmektedir. Bu farklılığın temelinde kişisel, hormonal, psikojenik ve metabolik farklılıklar yatabilir.
Adet sancısı, alt karın bölgesine lokalize olup bele, sırta ve bacaklara da yayılabilir. Adet sancısı olan kadınlarda bulantı, baş ağrısı, kabızlık veya ishal gibi şikayetler de görülebilir.
Dismenore çeşitleri nelerdir?
Primer (birincil) ve sekonder (ikincil) olmak üzere iki tip dismenore vardır.
Primer dismenore, adet sancısına neden olabilecek altta yatan herhangi bir hastalık olmaksızın, sadece adet sırasında görülen, adetlerin sıklıkla ağrılı olması durumudur. En sık karşılaşılan jinekolojik yakınmalardan birisidir. Ergenlik sonrası olguların yaklaşık %50`sinde primer dismenore görülmektedir. En sık 10 - 20`li yaşlarda görülmekte olup genellikle genç kadınların hastalığıdır. İlk adet görmeden sonraki 1-2 yıl içinde başlar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir.
Primer dismenorede, rahim, yumurtalık ve diğer organlarda herhangi bir patoloji yoktur. Ağrı, genelde adet kanaması ile başlar, bazen de 1-2 gün önce başlayıp adet kanamasının başlaması ile birlikte artar. Ağrı, karnın alt tarafında kramplar veya spazm şeklinde olup 48-72 saat içinde sonlanır. Çoğu kadında ağrı atakları yaşlanmayla azalır, bunun yanında ağrılar doğum sonrasında da azalabilir.
Sekonder dismenore, primer dismenoreye göre daha geç yaşlarda başlar ve altta yatan bir patolojik durum barındırır. Primer dismenoreye göre daha nadir görülür ve herhangi bir dönemde başlayabilir.
Sekonder dismenorede ağrı, menstrüasyon başlamadan hemen önce başlayabilir ve tüm menstrüel periyod boyunca sürer. Ağrılar normal kramplardan daha uzun sürer ve periyod sırasında daha da şiddetlenip menstrüasyon bittikten sonra da devam edebilir. Genellikle daha derinde, künt tarzda hissedilen bir ağrıdır ve bele yayılabilir.
Sekonder dismenorenin en sık nedenlerinden bazıları endometriozis ve myomlardır.
Primer dismenore neden olur?
Adet kanaması esnasında rahim kasılır. Bu kasılmaların amacı rahim iç tabakasının dışarı atılarak yenilenmesi sırasında rahmin kasılarak, kendi içinde biriken kanı atmak için çalışmasıdır. Bu dönemde rahim kasılmalarından sorumlu prostaglandin adı verilen bazı maddeler salgılanır. Primer Dismenoreli hastalarda rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan sebep, prostaglandin maddesinin yapımının artması ya da rahmin bu maddelere karşı cevabının artmış olmasıdır.
Dismenore tanısı nasıl konur?
Dismenorenin nedeni ayrıntılı hastalık öyküsü ve muayene ile saptanabilir. Bunun yanında ağrıların primer ya da altta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anlamak maksadıyla smear, laboratuvar testleri ve ultrason muayenesi gibi bazı testler de yapılabilir.
Dismenore tedavisi nasıl yapılır?
Dismenore tedavisinde, kasları gevşeten hormonal tedavi veya ilaç tedavisi önerilebilirken bazı olgularda cerrahi işleme gerek duyulabilir. Dismenorenin oluşmasında prostaglandinler rol oynadığı için tedavide Non steroidal antienflamatuar ilaçların grubuna giren ağrı kesiciler denenebilir. Bu ilaçların kullanımı hakkında pek çok çalışma vardır. Eğer bu ilaçlar tedavide yeterli olmuyor ise “doğum kontrol hapları” denenebilir. Sekonder dismenore tedavisi ise altta yatan nedene yönelik olarak yapılır.