Bilgi için www.ertesigun.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kadın dış genital bölgede görülen kendini başlıca, yanma, kaşıntı, akıntı şikayetleri ile gösteren durumlara "vajinal enfeksiyon (vajinit)" adı verilir.
Vajinit nedenleri nelerdir?Vajinit, bakteri, mantar ve protozaol enfeksiyonlara bağlı olabileceği gibi aynı zamanda alerjen nedenli olarak da meydana gelebilir. Dış genital bölgeye temas eden patojenler, allerjenler veya vajenin doğal yapısının (florasının) bozulması vajinit nedenleri olabilir.
Vajinit nasıl oluşur?Vücudumuzun birçok organında, flora adı verilen normal organ dokusunda, koruma görevi gören yararlı bakteriler mevcuttur. Vajinada zararlı bakterilerin çoğalmasını engelleyen, vajenin doğal flora elemanı, vajinanın doğal asidik Ph'ında yaşayan bu bakterilere laktobasil adı verilir. Laktobasillerin sayıca azalmasına neden olan en önemli etkenler; antibiyotik kullanımı, sık vajinal duş kullanımı, vajen Ph değişimleridir. Böyle durumlarda, vajende enfeksiyon oluşma riski artar.
Vajinit nasıl bulgu verir?Vaginal enfeksiyonlarda en sık belirti, vajinal akıntıdır. Vajinite bağlı akıntının, kadınlarda her ay düzenli görülen fizyolojik akıntıdan ayrılması önemlidir. Fizyolojik akıntı renksiz, kokusuzdur. Vajinite bağlı oluşan akıntıda ise; genellikle koyu sarı veya yeşil renk ve kötü koku bulunur. Akıntıya, vajen içinde ve dış genital bölgede yanma, cinsel ilişkide ağrı, kaşıntı eşlik edebilir.
Mantarlar, bakteriler ve parazitler vajinit etkeni olabilirler.
Mantar kaynaklı vajinitGenellikle gebelerde, antibiyotik ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda, şeker hastalığında sık görülür. Havuz ve hamam sonrası, ıslak mayo veya benzeri şekilde ıslak iç çamaşırı ile kalmak mantar vajinitine zemin hazırlar. Mantar vajinitinde görülen akıntı çok tipiktir. Çoğu zaman peynir veya süt kesiği gibi beyaz renkli olan akıntı, sıklıkla kaşıntı ile birliktedir. Kaşıntı, dış genital bölgeye ve dış dudaklara da yayılarak vulvit şeklini de alabilir. Mantar etkeni, hap, fitil ve kremler ile tedavi edilir. Eş tedavisi gerekli değildir.
Bakteri kaynaklı vajinitBakteri kaynaklı vajinitin en sık etkeni; gardnerella vaginalistir. Bu vajinitte sarı - yeşil, kötü kokulu (balık kokusu) akıntı görülür. Kötü koku, cinsel ilişkiden sonra artar. Gebelik varlığında, düşük ihtimalini artırabilir. Tedavide hap veya fitil şeklinde antibiyotikler kullanılır. Eş tedavisi gerekli değildir.
Parazit kaynaklı vajinitEn sık etken; Trikomonas Vajinalis adı verilen parazittir. Bu parazit cinsel ilişki ile bulaşır. Hastada yeşil renkli, kötü kokulu akıntı mevcuttur. Vajinit şikayetlerine, genellikle idrar yaparken yanma da eşlik eder. Anti paraziter hap veya vajinal ovül ile tedavi edilir. Bu vajinit türünde eş tedavisi de gereklidir.
Çocuğunuzun, bedensel ve zihinsel gelişimi, büyük ölçüde bu dönemde başlar. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenmeniz hem kendinizin hem de doğacak bebeğinizin sağlıklı olması için çok önemlidir. Bunun için aşağıdaki önerilere dikkat etmeniz gerekmektedir.
- Günde iki kibrit kutusu peynir, en az 2 su bardağı süt (pastöriza ve UHT olanlar tercih edilmelidir) veya yoğurt veya aynı miktardaki yoğurdu ayran yaparak tüketin.
- Her gün en az 1 adet yumurta, 1 porsiyon etli sebze veya kurubaklagil (kuru fasulye, nohut, mercimek vb.) yemeye özen gösterin.
- Vitaminlerin zengin kaynağı olan, taze sebze ve meyveleri her öğünde düzenli olarak tüketin.
- Gebeliğiniz boyunca her ay 1-1,5 kilo olmak üzere 7-14 kilo alacak şekilde ağırlık artışınızı kontrol edin.
- Yemeklerde, mutlaka iyotlu tuz kullanın. İyotlu tuzu, koyu renkli cam kavanozda saklayın. Bu tuzu ışıktan, güneşten ve nemli ortamlardan koruyun. Böylelikle iyodun kayba uğramasını engellemiş olursunuz. İyotlu tuzu, yemek pişmeye yakınken veya piştikten sonra ekleyin.
- Öğünlerinizi atlamayın. Azar azar, sık aralıklarla beslenin.
- Kemik sağlığınız için güneş ışığından uygun saatlerde ve düzenli olarak yararlanmaya özen gösterin.
- İçeriği bilinmeyen ve fazla miktarda katkı maddesi içeren besinleri gebeliğiniz süresince tüketmeyin.
- Yemeklerde, sıvı yağları tercih edin. Gün içinde zeytinyağı da tüketmeye dikkat edin. Margarin, iç yağı ve kuyruk yağı kullanmayın. Et ile pişirilen yemeklere ayrıca yağ ilave etmeyin.
- Gebelikte, artan sıvı gereksinimini karşılamak için sıvı tüketiminizi artırın. Her gün en az 10 bardak su için. Süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları içerek sıvı alımınızı artırabilirsiniz.
- Kabızlığı önlemek için sıvı tüketiminin yanında posa içeren besinler de tüketin (kurubaklagiller, taze sebze ve meyve gibi).
- Gebelikte anemi (kansızlık) daha sık görülür. Anemiden korunmak için yumurta, kırmızı et, pekmez, kurubaklagil gibi yiyeceklerin yanında taze sebze, meyve ya da taze sıkılmış meyve suyu tüketin. Yemekten bir saat önce ve sonra çay ya da kahve içmeyin.
- Sigara ve alkol kullanmayın. Sigara içilen ortamlardan uzak durun.
- Tarım ürünlerine, böcek öldürücü ilaçlar katıldığından, sebze ve meyveleri kullanmadan önce çok iyi yıkayın.
- Besinleri hazırlamadan önce ellerinizi iyice yıkayın.
Beyin ve omuriliğin geliştiği nöral tüp, fetal yaşamın ilk dört haftasında oluşur. Henüz tam olarak nedeni bilinmeyen ancak genetik ve çevresel etmenlerin birlikte rol oynadığı düşünülen bazı durumlarda nöral tüp oluşumunu tamamlayamaz ve anensefali, ensefalosel, meningosel, miyelosel, spina bifida gibi nöral tüp defektleri (NTD) denilen ciddi doğumsal anomaliler oluşur. Anensefalili bebekler, doğumdan kısa bir süre sonra ölürler. Diğer NTD’ler, yaşam boyu sürecek ciddi sakatlıkların nedenidir. Getirdiği manevi yükün yanı sıra NTD’li bir çocuğun tüm yaşam boyu bakımının topluma maliyetinin, ABD'de yaklaşık 532.000 dolar olduğu hesaplanmıştır.
NTD, en sık rastlanan doğumsal anormalliklerdendir. Türkiye'de yapılan bir araştırmada, görülme sıklığı binde 3 olarak bulunmuştur. Bu oranın, Avrupa genelinde binde 1, ABD'de ise binde 2 olduğu belirtilmektedir. Daha önce NTD'li çocuğu olan çiftlerin ikinci çocuklarında NTD görülme olasılığı %2-3 olarak belirtilmektedir. Ayrıca bilinmeyen sayıda gebeliğin de NTD nedeniyle düşükle sonuçlandığı düşünülmektedir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, NTD’lerin annenin gebelik öncesinden başlayarak gebeliğinin ilk üç ayında kullanacağı, günde 0,4 mg folik asit ile %70 oranında önlenebileceğini göstermektedir.
Temel olarak NTD’lerin önlenmesi için yapılan uygulamalarda, birinci basamakta çalışan ekiplere ve yöneticilere görev düşmektedir.
ÖnerilerÜlkemizdeki NTD sıklığının göreceli olarak yüksek olduğu düşünüldüğünde, gebe kalma döneminde folik asit kullanılmasının NTD sıklığını azaltmada önemli katkısı olması beklenir. Türkiye'de NTD sıklığının azaltılması için aşağıda sıralanan önlemlerin uygulanması yararlı olacaktır.
NTD’li bebek doğurmuş ya da kendilerinde /yakın akrabalarında NTD öyküsü olan tüm çiftler, yeni bir gebelik öncesi folik asit kullanımı konusunda bilgilendirilmelidirler. Bu dönemde genetik danışmanlık verilmeli ve anne adayının günlük 4-5 mg folik asit kullanmaya başlaması sağlanmalıdır.
Yakın gelecekte gebe kalmayı planlayan tüm kadınlar, gebe kalma döneminde günlük 0,4 mg folik asit kullanmalıdırlar. Türkiye'de gebeliklerin %40’ının planlanmamış olduğu düşünülürse, bu amaca ulaşmak zor olabilir.
Anemi, hemoglobin düzeyinin 100 cc kanda 11 g’dan daha düşük olduğu durumdur. Gebeliğin 2. trimestirinden itibaren, plazma hacminin artmasına bağlı olarak hemoglobin düzeyinde hafif bir azalma normal olarak kabul edilmektedir. Buna göre 2. trimestirden itibaren hemoglobin düzeyi, 10.5g/100 cc altında kalan gebeler anemik olarak kabul edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık %30’unun, dünyadaki gebe kadınların ise yarısından fazlasının anemik olduğu tahmin edilmektedir. Dünyadaki tüm kadınların 1/3’ünden fazlasında da anemi vardır. Bu nedenle anemi, kadın sağlığı ve gebe sağlığı açısından önemle ele alınması gereken bir sorundur. Ciddi anemi, anne ölümlerinde 5 kat artışa yol açmaktadır. Anemik annelerde, doğum veya gebelik kayıpları sırasındaki düşük düzeylerdeki kan kayıpları, ciddi sonuçlara hatta kalp yetmezliği gelişmesi ile ana ölümlerine yol açabilir. Anemi ayrıca annenin genel sağlığını bozarak kendiliğinden düşük, preterm eylem, postpartum kanama ve puerperal sepsis riskini arttırır.
Gebelikte anemi nedenleriGebelikte, fetüsün gereksinimleri ve kan hacmindeki artış nedeniyle demir tüketimi artmaktadır. Demir gereksinimi, 2. ve özellikle 3. trimestirde artar. Tüm gebelik boyunca toplam 1000 mg demir (300 mg fetus, 50 mg plasenta, 450 mg artan eritrosit kütlesi, 240 mg annenin devam eden bazal demir kullanımı için) gerekmektedir. İlk trimestirde 0.8 mg/gün olan demir gereksinimi, ikinci ve üçüncü trimestirde 6.3 mg/gün’dür. Doğumdan sonra ve laktasyon süresince de günlük gereksinim yüksektir. Gebelerde demir absorbsiyonu artmaktaysa da diyetle alınan miktar gereksinimi karşılamaya yetmez. Vücuttaki demir depolarında, durumuna göre ek demir desteği gerekir.
Gelişmekte olan ülkelerde kadınların çoğunda beslenme yetersizliği, enfeksiyonlar, sık ve fazla sayıda gebelikler nedeniyle demir depoları çok düşük düzeylerdedir. Annelere, demir desteği yapılmadığı durumlarda demir depolarının gebelik öncesi düzeye gelebilmesi için 2 yıldan fazla bir süre geçmesi gerekmektedir.
Gebelerde demir eksikliği anemisinin nedenleri nelerdir? Demir gereksiniminin artmasıGebelikte, fetüsün gereksinimleri ve kan hacminin artması nedeniyle demir tüketimi artmaktadır. Gebelikte, özellikle 2. ve 3. trimestirde demir emilimi arttığı halde diyetle alınan demir, gereksinimi karşılamaya yetmez; bu nedenle demir desteği gereklidir.
Demir depolarının yetersiz olması:- Yetersiz beslenme düzeyi
- Sık doğumlar ve düşükler
- Sık enfeksiyonlar ve özellikle parazit hastalıklar (Ancylostoma, Necator, malaria) nedeniyle demir depoları boşalmış veya düşük düzeydedir
- Bağırsaklarda emilim bozukluğu
- Beslenme eğitimi ve diyet düzenlemeleri
- Demir ve folat desteği
- İlaçların düzenli alınmasının sağlanması
- Parazit enfeksiyonlarının kontrolü
- Besin zenginleştirilmesi çalışmaları yapılması gerekir
- Baş dönmesi
- Yorgunluk
- İştahsızlık
- Sindirim sistemi bozuklukları
- Tırnakların incelmesi
- Kısa nefes alıp verme
- Avuç içi ve konjunktivalarda solukluk
- Anne ile bebek hastalık ve ölüm riskinde artış
- Düşük doğum ağırlığı riskinde artma
- Bağışıklık sisteminde zayıflama ve çalışma kapasitesinde azalma
- Motor gelişim ve koordinasyonda bozulma
- Büyüme ve gelişme geriliği
- Dil ve okul gelişiminde bozukluk
- Azalmış fiziksel aktivite
- Yorgunluk
- Dikkat eksikliği ve enfeksiyonlara karşı dirençte azalma