GLOKOM
Glokom; ilerleyici bir optik sinir (görme siniri) hastalığı olup, tüm dünyada geri dönüşsüz körlük nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır.
Glokom; santral görme keskinliği, okuma fonksiyonu etkilenene kadar belirti vermeyebilir. Bu süreçte hastalık, ileri evrelere geçmiş olmaktadır. O nedenle, erken tanı büyük önem taşımaktadır.
Glokom için risk faktörleri:
- İleri yaş,
- Artmış göz içi basıncı,
- Etnik köken,
- Ailede glokom olması,
- Hastalığın evresi,
- Yüksek miyopi.
En sık Açık Açılı ve Kapalı Açılı Glokom tipleri görülür. Primer Konjenital Glokom ise nadir görülen bir hastalık olmakla birlikte tedavi edilmezse etkilenen çocukları hayat boyu körlüğe mahkûm etmektedir. Doğumda ya da hayatın ilk iki yılında ortaya çıkmaktadır.
Tanı yöntemleri:
Görme kaybı şikâyeti olmasa bile glokom muayenesi görme muayenesinin bir parçası olarak ele alınmalı ve glokom ekarte edilmelidir.
Direkt oftalmoskop, Tonometri, Perimetrik Görme Alanı ve Görme Keskinliği muayenesi, Gonioskopik muayene başlıca tanı yöntemlerindendir.
Tedavi yöntemleri:
Tedavide genel kabul gören nokta, glokoma bağlı görme siniri hasarının ilerlemesini engellemek için göz içi basıncını düşürmektir. Bu da ilaç tedavisi, laser tedavisi ya da cerrahi yöntemlerle sağlanabilmektedir.
OKÜLER BAKTERİYEL ENFEKSİYONLAR
Oküler enfeksiyonlar, körlük yapma potansiyeli olan hastalıklardır.
Orbital selülit, dakriyosistit, konjonktivit, keratit ve endoftalmi acil medikal tedavi gerektirebilmektedir. Hızlı ve agresif yapılacak tedaviler, gözde oluşabilecek hasarı sınırlamak ve görme kaybını engellemek için önemlidir.
Bakterilerin neden olduğu oküler enfeksiyonların tedavisine genellikle etkili, geniş spektrumlu bir antibiyotikle başlanmaktadır.
Enfeksiyonların patolojisi ve sıklığı yaşa, cinsiyete, ırka, iklime ve başka faktörlere bağlı olarak değişir.
KONJONKTİVİT
Konjonktivit, konjonktivanın inflamasyonu ya da enfeksiyonudur.
Enfeksiyon nedenli ya da enfeksiyonla ilişkisiz olabilir. Tüm yaş gruplarını ve tüm sosyoekonomik düzeydeki insanları etkileyebilmektedir. Birinci basamak sağlık kuruluşlarına gelen kırmızı göz vakalarının en sık nedenidir.
Viral, alerjik, bakteriyel nedenli olabilmekte ve akut ya da kronik formlarda görülebilmektedir.
Enfeksiyona bağlı olanlardan, Bakteriyel konjonktivitler, tüm konjonktivitlerin yaklaşık %50’sini oluşturmaktadır. Çocuklardaki enfeksiyöz konjonktivitlerin çoğu bakteriyel konjonktivittir.
Akut konjonktivitler, genellikle kendi kendini sınırlayabilmekte, kalıcı görme kaybına nadiren neden olabilmektedir. Ancak, diğer kırmızı göz yapan nedenlerin dışlanması için ayırıcı tanı önemlidir.
Hasta eğitimi ve el yıkama, konjonktivitin bulaşmasını önemli ölçüde engellemektedir.
Klinikte akut bakteriyel konjonktivit ile viral konjonktivit ayrımını yapmak önemlidir. Akut bakteriyel konjonktivitlerde medikal tedavide topikal antibiyotikler kullanılmaktadır. Topikal antibiyotik tedavisi başlanan akut bakteriyel konjonktivit vakalarının günlük rutinlerine dönüşü daha hızlı olmaktadır.
KERATİT
Enfeksiyona bağlı ya da enfeksiyon dışı nedenlerle ortaya çıkan kornea iltihabıdır.
Bakteriyel keratit, sık görülen ve görmeyi tehdit eden bir oküler enfeksiyondur. Gözün kornea tabakasının yüzeyi çeşitli mekanizmalar tarafından çok iyi korunmaktadır. Bakteriyel keratit bu koruyucu bariyerlerden immun mekanizmaların bozulmasına yol açan risk faktörünün varlığında gelişir. Göz kapağı anomalileri, kornea yüzeyinin açıkta kalması, gözyaşı miktarında azalma, kontakt lens kullanımı, kronik alkolizm, demans, Parkinson hastalığı risk faktörleri arasındadır.
Lokal veya sistemik bağışıklığın baskılanması hem enfeksiyöz keratit riskinin artmasına hem de hastalığın ciddiyetinin artmasına neden olur.
Bakteriyel keratitin klinik bulgu ve semptomları büyük oranda mikroorganizmanın enfeksiyon yapabilme gücünün derecesine ve enfeksiyonun süresine bağlıdır.
Hastalar, görmede azalma, ağrı, akıntı ve fotofobi (ışığa duyarlılık) şikayetleri ile başvururlar.
Bakteriyel keratitlerde korneal dokunun hızlı zarar görme potansiyelinden dolayı, bakteriyel bir etkenden şüphe duyulduğu anda topikal bir antibiyotikle tedaviye başlamak gerekir.
Tedavide amaç şüpheli mikroorganizma ve hastaya ait risk faktörleri göz önünde tutularak enfeksiyonu baskılamak, inflamatuar yanıtı ve ağrıyı azaltmak, korneada yapısal hasarın önüne geçmek, epitel yüzeyin iyileşmesini hızlandırmaktır. Güçlü, geniş spektrumlu, etkili antibiyotik ilaçların sık uygulanımı ile bakteriyel keratit tedavisi yapılır.
ENDOFTALMİ
Gözün ön ya da arka kamarasının ya da her ikisinin ciddi bir inflamasyonudur.
Enfeksiyon ya da enfeksiyon dışı nedenlerle olabilir. Katarakt cerrahisinin görmeyi tehdit eden bir komplikasyonu olarak görülebilmektedir. Bu nedenle, katarakt cerrahisi yapılacak hastalara, olası enfeksiyon etkenlerine karşı önleyici olarak (profilaktik) tedavi uygulanır.
Endoftalmi, endojen (iç) ya da ekzojen (dış) yollarla mikroorganizmaların bulaşmasıyla ortaya çıkar. Ekzojen (dış) yolla bulaşmaya travma ve göz cerrahisi neden olurken, endojen (iç) yolla bulaşmaya mikroorganizmanın göze kan yoluyla ulaşması neden olur.
Steril endoftalmi, operasyonla yerleştirilen kalıcı doğal lens materyali gibi bir nedene ya da toksik bir ajana bağlı olarak gelişir. Çoğu endoftalmi olgusu akuttur ve bu akut olguların tıbbi olarak acilen tedavi edilmesi gerekmektedir. Gecikmiş ya da yetersiz tedavi, geri dönüşü olmayan görme kaybıyla sonuçlanabilir. Enfeksiyon etkeni tanımlandıktan sonra tedavi protokolünün uygulanması hastaların tedavi başarısını artırmaktadır. Özellikle acil tedavi gerektiren hastalarda olası etkene göre bir tedaviye başlamak önemli bir basamaktır.
ALERJİK KONJONKTİVİT
Alerjik göz hastalıkları primer olarak, gözün konjonktiva ve kornea tabakaları ile göz kapaklarını etkiler.
Oküler alerjiler akut ya da kronik tipte olabilmektedir. Akut tipinde gözde geçici kaşıntı, sulanma ve şişlik olmaktadır. Kronik alerjiler ise görme fonksiyonunun etkilenebildiği şiddetli ağrının görülebildiği klinik tablodur.
Oküler alerjiler, Mevsimsel, Perenial (yıl boyunca), Vernal keratokonjonktivit, Atopik keratokonjonktivit, Dev Papiller konjonktivit olarak da farklı klinik tiplere ayrılmaktadır.
Mevsimsel ve Perenial türde alerjik konjonktivitler, tüm alerjik konjonktivitlerin %25-50’sini oluşturmaktadır. Perenial tipte, toz akarlarına duyarlılık yüksek iken, mevsimsel tipte çevresel faktörlere örneğin polenlere duyarlılık artmıştır. Göz kapaklarında ve göz yüzeyinde şişme, kaşıntı, kızarıklık, gözlerde sulanma en sık semptomlardır. Mevsimsel alerjik konjonktivitte semptomlar, perenial alerjik konjonktivite göre çok daha şiddetlidir.
Alerjik konjonktivitte kullanılan ilaçlar:
Antihistaminikler, mast hücre stabilizatörleri, ikili etkili ilaçlar, nonsteroid antiinflamatuvarlar, kortikosteroidler ve immunmodulatörlerdir. Mevsimsel alerjik konjonktiviti olup da topikal ilaçlar ve oral antihistaminikler ile kontrol altına alınamayan durumlarda bir alerji uzmanı ya da dermatologtan da görüş alınmalıdır.
Kronik ve tekrarlayan konjonktivitlerde kortikosteroid kullanılıyor ise başlangıçta ve periyodik olarak göz içi basıncı takibinin yapılması önemlidir.
Alerjik konjonktivitlerde genel tedavi yaklaşımında başlıca prensip, kişinin alerjen ya da hassasiyet yaratan maddelerle temasını azaltmak için çevresel faktörleri gözden geçirip düzenlemektir.
Topikal ve oral olarak kullanılan antihistaminikler ve topikal mast hücre stabilizatörleri ya da ikili etkili ilaçlar hastanın yaşam konforunun sürdürülmesinde önemlidir.
DİJİTAL GÖZ YORGUNLUĞU SENDROMU
Dijital ekran kullanımı hayatımızın vazgeçilmezi haline geldikçe bu ekranların kullanımına bağlı sağlık problemleri de ortaya çıkmaktadır. Duruş bozuklukları, boyun ağrıları gibi kas ve eklem problemleriyle birlikte ekran başında uzun süre geçiren bireyler sıklıkla gözle ilgili şikayetlerden yakınmaktadır.
Dijital göz yorgunluğu sendromu veya diğer adıyla bilgisayara bağlı görüş sendromu, bilgisayar kullanımı sırasında veya kullanımının ardından ortaya çıkan bir grup oküler yüzey sıkıntısı ve görme problemi olarak tanımlanır.
Hastalarda gözlerde yorgunluk hissi, kaşıntı, kızarıklık, kuruluk, yanma, batma, sulanma, bulanık veya çift görme, renk algısında bozulma gibi belirtiler görülmektedir. Bu problemler kişinin konforunu, yaşam kalitesini hatta iş yaşamındaki verimliliğini azaltmakla birlikte kontrol altına alınmadığında göz sağlığında uzun vadeli bozulmalara yol açabilir. Bilgisayar kullanımının yanında klimalı iklimlendirme ve sigara kullanımı bu semptomların şiddetini ve görülme sıklığını arttırabilir.
Tanı
Tanıda hastanın tariflediği hikâye, oküler yüzeyin değerlendirilmesine yönelik ayrıntılı muayene ve sendromun yol açtığı belirtilere göre uygulanacak çeşitli testler büyük önem taşımaktadır.
Tedavi
Hastalığın tedavisinde yapılması gereken ilk şey dijital ekran kullanımının kısıtlanması ve çevresel faktörlerin iyileştirilmesidir. Altta yatan oküler yüzey hastalığı veya dijital ekran kullanımıyla alevlenen kuruluk, kaşıntı gibi belirtilerin tedavisinde suni gözyaşları, antialerjik göz damlaları kullanılabilmektedir. Tedavi kişiye ve belirtiye özgü olarak şekillendirilmelidir.
YAŞA BAĞLI MAKÜLA DEJENERASYONU (SARI NOKTA HASTALIĞI)
Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonu (YBMD) ya da bilinen adıyla Sarı Nokta Hastalığı, yaşla birlikte, gözün retina tabakasının maküla bölgesinde hasarlanma sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu hastalıkta merkezi görme kaybedilir. Yakın veya uzak mesafeden bağımsız olarak, ince ayrıntılar görülemez. Örneğin kolunuzdaki saatinize baktığınızda, rakamları görebilir ancak ibreleri göremeyebilirsiniz. YBMD’nin Kuru Tip ve Yaş Tip olmak üzere iki formu vardır.
Kuru tip YBMD oldukça yaygındır. YBMD’li kişilerin %80’i (10 kişide 8 kişi), kuru forma sahiptir. Bu formdaki YBMD’ de maküla yaşla birlikte incelmiş, drusen adı verilen küçük protein kümeleri büyümüştür. Yavaş yavaş merkezi görüşü kaybedersiniz. Henüz kuru tip YBMD’yi tedavi etmenin bir yolu mevcut değildir.
Yaş tip YBMD' nin yaygınlığı daha azdır, ancak çok daha ciddidir. Bu formda, retinanın altında yeni, anormal kan damarları oluşmaktadır. Yeni oluşan bu anormal damarlardan kan ve diğer sıvılar sızarak makülada istenmeyen değişikliklere neden olurlar. Yaş tip YBMD’de görme kaybı, Kuru Tip YBMD’ye göre daha hızlı olmaktadır.
Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu için başlıca risk faktörleri nelerdir?
Doymuş yağ içeriği yüksek gıdalar tüketmek, şişmanlık, sigara, 50 yaş üstü, hipertansiyon, ailede YBMD öyküsü, kalp hastalığı, kolesterol seviyesinin yüksekliği önemli risk faktörlerindendir.
Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu tanı yöntemleri nelerdir?
Göz muayenesi sırasında oftalmolog, Amsler Grid testini uygular. Amsler Grid testi her gün kişinin evde uygulayabileceği son derece pratik bir yöntemdir. Bu test görme alanında kayıplar, bulanık görme, çizgileri eğri görme gibi semptomların fark edilmesini sağlar. Daha sonra özel bir lensle retina ve makülada değişiklikler olup olmadığı kontrol edilir. Floreseyn Anjiyografi, Optik Koherens Tomografi de retinanın incelenmesinde sıklıkla kullanılan yöntemlerdir.
Kuru Tip YBMD tedavisi
Kuru Tip YBMD’yi tedavi etmek için henüz bir yöntem yoktur
Ancak çok sayıda druseni olan, görme fonksiyonlarında bozulmalar olan kişilere kombine besin takviyeleri önerilmektedir. AREDS adında büyük bir çalışmayla, bu durumdaki Kuru Tip YBMD hastalarının aşağıdaki vitamin ve mineralleri günlük olarak tüketmelerinin hastalığın seyrini yavaşlatabildiği gösterilmiştir:
- Vitamin C
- Vitamin E
- Lutein
- Zeaksantin
- Çinko
- Bakır
Koyu renkli yeşil yapraklılar, sarı renkli meyve ve sebzeler, balık, besin değeri yüksek gıdalarla dengeli beslenmenin YBMD’de fayda sağladığı bilinmektedir.
Yaş Tip YBMD tedavisi:
Anti-VEGF ilaçlar olarak bilinen ilaçlar uygulanmaktadır. Bu ilaçlar retinada anormal kan damarlarının sayısını azaltır, oluşan anormal damarlardan sızıntıyı yavaşlatır. Bu ilaç çok ince bir iğne ile göze uygulanır.