ENDOKRİNOLOJİ

TİROİD HASTALIKLARI Tiroid nedir ve ne işe yarar?

Tiroid adı verilen salgı bezi, boynun orta hattında ve adem elması adı verilen kıkırdağın alt bölümünde yer alan kelebek benzeri küçük bir bezdir. Vücudun dengeli çalışmasında çok önemli olan tiroid, birçok organ sisteminin düzgün bir şekilde çalışması için gereken hormonları sentezler. Tiroid hormonlarının sentezi için yeterli miktarda iyot alımı gerekmektedir. Kılavuzlara göre, hipotiroidi insidansı yıllık; kadınlarda 1000’de 3,5, erkeklerde 0,6 olarak verilmektedir. Otoimmün hastalıklar, infeksiyon, iltihap, iyi/kötü huylu kitleler vb. birçok sebepten ötürü tiroid hastalığı oluşabilmektedir.  

Hipotiroidi nedir?

Hipotiroidi, doku düzeyinde tiroid hormonu yetersizliği veya nadiren etkisizliği sonucu ortaya çıkan, metabolik yavaşlama ile giden bir hastalıktır. Bu hastalığın görüldüğü kişilerde, tiroid hormonlarından tiroid uyarıcı hormonun (TSH) seviyesi yükselir.

Hipertiroidi nedir?

Hipertiroidi, tiroid bezinden artmış hormon sentezinden kaynaklanan tiroid hormon fazlalığını ifade eder. Hipertiroidiye en sık sebep olan Graves hastalığı her yıl 100.000 kişiden 25’inde saptanmaktadır. Hipertiroidde, tiroid uyarıcı hormonu (TSH) düşüktür, hatta bazen saptanamazken, serbest T4 ve T3 seviyeleri yükselmiştir.

Hipotiroidi veya hipertiroidi tipleri nelerdir?

Gerek hipotiroidi gerekse hipertiroidi kan hormon (TSH, T4 ve T3) seviyelerine göre aşikâr ve subklinik (belirti vermeyen veya çok hafif belirti veren) olarak ikiye ayrılabilir.

Hipotiroidi belirtileri nelerdir?

Tiroid bezinin az çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkan; çabuk yorulma, soğuğa hassasiyet, üşüme, kilo alma, kabızlık, seste değişiklik, göz kapağında ödem, ciltte kuruluk, solukluk, nabzın düşük olması, iş gücü kaybı, dikkat kaybı, kadınlarda adet düzensizliği vb. belirtiler görülmektedir.

Hipertiroidi belirtileri nelerdir?

Tiroid bezinin fazla çalışmasına bağlı gelişen; el titremesi, kilo kaybı, ishal, sıcağa tahammülsüzlük, terleme, saç dökülmesi, huzursuzluk, korku, uyku bozukluğu, yutma güçlüğü, yüksek nabız, çarpıntı vb. belirtiler görülmektedir.

Hipotiroidi veya hipertiroidi tanısı nasıl konur, hangi testler yapılmaktadır?

Hekiminiz hastalık öyküsünü dinleyip muayenenizi yaptıktan sonra ek olarak tiroid hormonlarını belirlemek amacıyla kan tahlili, ultrasonografi ve gerekirse daha ileri tetkikler olan tiroid sintigrafisi, tiroid biyopsisi isteyebilir.

Hipo ve hipertiroidide tedavi yöntemleri nelerdir?

Her iki hastalıkta da altta yatan sebebe göre tedavi seçilmelidir. İlaç tedavisi, radyoaktif iyot veya cerrrahi girişim tercih edilebilir. İlaç tedavisi olarak eksik olan hormon yerine konarak veya fazla miktardaki hormonu baskılamak suretiyle tiroid işlevleri, diğer bir deyişle vücut metabolizması düzeltilmeye çalışılır. Mutlaka, düzenli aralıklarla kan tahlilleri ve diğer uygun yöntemlerle hasta takibi yapılmalıdır. Tedavi süresine altta yatan nedene göre karar verilmektedir.

Hipotiroidi veya hipertiroidide ilaç dışı tedavi de mümkün müdür?

Yine altta yatan nedene bağlı olarak bazı hastalarda ilaç tedavisi haricinde, cerrahi ve radyoaktif iyot tedavisi de yapılabilmektedir.

Hipotiroidi ve hipertiroidi tedavisinde kullanılan ilaçlar nelerdir?

Tiroid bezinin az ya da çok çalışması ve de altta yatan nedene uygun biçimde, tiroid hormon preparatları, ağrı-kesici ve iltihap önleyici ilaçlar, beta-blokerler, bazen iyot içeren preparatlar kullanılabilmektedir.

DİYABET Diyabet nedir ve nasıl oluşur?

Birçok mekanizmanın oluşumunda rol oynadığı düşünülen diyabet hastalığı, pankreas bezinden salınan “insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği” olarak tarif edilebilir. Beraberinde sıklıkla lipid (yağ) metabolizması bozuklukları da bulunmaktadır.

Diyabete sık rastlanır mı?

Karbonhidrat metabolizması bozukluklarından olan diyabet hastalığına (halk arasındaki adıyla şeker hastalığı) tüm dünyada ve toplumumuzda tahminlerin çok üzerinde, artan bir sıklıkta rastlanmaktadır. Yakın zamanda yayınlanan bir araştırmada, ülkemizde diyabete rastlanma oranı %14’lerde bulunmuştur.

İnsülin nedir?

İnsülin hormonu, kanda bulunan glukoz (şeker) molekülünün hücreler tarafından kullanılabilmesi için mutlak gerekli bir hormondur. Dolayısıyla eksikliği veya etkisizliği kan şekerinin kabul edilen sınırların üzerinde seyretmesiyle sonuçlanır. Bu kan şekeri yüksekliği, zaman içinde vücudun tüm organlarını etkileyebilmektedir.

Kaç tip diyabet hastalığına rastlanır?

İki ana tipe ayrılır. Tip 1 olarak adlandırılan diyabet hastalığı, infeksiyon hastalıkları, radyasyon ve bazı kimyasal maddelere maruz kalma vb. nedenlerle pankreasın insülin hormonunu sentezleyen hücrelerin harap olması sonucu insülin eksikliği ile seyreder. Daha çok çocuklarda, gençlerde karşılaşılır. Aile hikayesi bulunmaz. Tedavisinde eksik olan insülin yerine konulmalıdır. Diyabetlilerin yaklaşık %5-10’unda bu tipe rastlanır. Kalan %90-95 ise Tip 2 adı verilen insülin, miktarı azalmış ve/veya vücudun insüline cevabında değişiklik meydana gelmiştir. 35-40 yaşlarından sonra ortaya çıkar. Ailede başka bireylerde de karşılaşılmaktadır.

Diyabet belirtileri nelerdir?

Tip 2 diyabetin klasik belirtileri arasında; ağız kuruluğu, aşırı yemek yeme/su içme, yorgunluk, halsizlik gibi durumlar söz konusu olsa da bazı hastalarda ilk belirti olarak koma da görülebilir.

Diyabet kontrol edilmezse ne olur?

Diyabet, iki önemli duruma yol açar.

Ani gelişen tablolar

Kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi), diyabetik koma diye adlandırabileceğimiz bazı durumlar.

Uzun dönemde gelişen sorunlar

Kontrol edilmeyen diyabet, hiperglisemiye (kan şekeri yüksekliğine) yol açarak zamanla başta kalp-damar (kardiyovasküler) sistemi, göz, böbrek, sinir sistemi (diyabetik nöropati vb. tablolar) olmak üzere vücudun bütün sistemlerini etkileyen komplikasyonların gelişmesine neden olabilmektedir. Ayrıca, diyabetli bireylerde, infeksiyon gelişme riski, diyabeti olmayanlara oranla daha yüksektir. Eldeki veriler, kardiyovasküler hastalıkların görülme sıklığı ve ölüme neden olmasının (mortalitesi) diyabetli bireylerde, diyabeti olmayan akranlarına kıyasla 2-8 kat daha yüksek olduğuna işaret etmektedir. Tüm dünyada, böbrek yetersizliğinin ve de travma-dışı ayak/bacak ampütasyonu (cerrahi olarak kesilip çıkarılması) olgularının en yaygın nedeni diyabettir. Özellikle gelişmiş ülkelerde diyabet, görme kaybı ve körlük nedenlerinden biridir.

Diyabet tanısı nasıl konulmaktadır?

Tanı, laboratuvar yöntemleri ile konulmaktadır. Aç veya tok karnına yapılan kan ölçümleri, şeker yükleme testleri ile tanı konabilmektedir. 

Hangi testler gerekir?

Birçok vücut sistemini tutan bir hastalık olduğu düşünüldüğünde hastalık takibinde fizik muayene hem açlık hem de tokluk, kan şekeri seviyelerinin ölçümünün yanında kan yağları ve başka kan göstergeleri, göz dibi muayenesi, idrar tahlili vb. tetkiklerinin de uygun zaman aralıklarında yapılması gerekeceği unutulmamalıdır.

Diyabet tedavi edilebilir mi?

Elde bulunan birçok farklı sınıf ilaç olmasına rağmen şu an için bu hastalıktan tamamıyla kurtulmak mümkün olmasa da ile kan şekerini belirli sınırlar içinde tutarak diyabetin neden olabileceği olayları engellemeye çalışıyoruz.

Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar nelerdir?

Diyabetin birinci ve olmazsa olmaz tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleridir. Diyetin ayarlanması, uygun ve düzenli egzersiz yapılması, sigara içiliyorsa bırakılması, alkolün sınırlı tüketilmesi ve tabii ki hekiminizin reçete ettiği ilaçları önerilen doz ve zaman aralığında kullanmak, özellikle dikkat edilmesi gerekli noktaların başında gelmektedir. İlaçları 2 gruba ayırmak mümkün olabilir:

Ağız yoluyla kullanılanlar

Etki mekanizmalarına göre İnsülin duyarlılaştırıcılar, insülin salgılatıcılar, bağırsaktan şeker emilimini azaltan ilaçlar, bağırsaktaki bazı hormonların parçalanmasını engelleyerek insülin salgılanmasını düzenleyenler, böbrekten insülin geri emilimini engelleyenler olarak belirtebiliriz.

İnjeksiyon ile kullanılanlar

Bağırsaktaki bazı hormonlar gibi davranan ilaçlar, insülin ve insülin benzerleri.

Özetle diyet, egzersiz programları ile birlikte, gerektiğinde eklenen ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebildiği gibi bazı hastalarda hastalığın evresi veya şiddetine göre insülin uygulamasının da tedaviye eklenmesi gerekebilir. Ayrıca eşlik eden hastalıkların ve bozuklukların (tansiyon yüksekliği, kan yağları dengesizliği-böbrek / göz / sinir tutulumu vb). tedavisi de mutlaka yapılmalıdır.