DERMATİT-EGZAMA
Dermatit, derinin yangı durumunu tanımlayan genel bir terimdir. Dermatitin birçok nedeni vardır ve hastalık, çeşitli formlarda ortaya çıkabilir. Genellikle kızarıklık ve kaşıntı gibi bulgular görülür.
Dermatitten etkilenen cilt üzerinde, kızarıklık ve kaşıntının yanında içi sıvı veya irin dolu kabarcıklar, sızıntı, kabuklanma, bu kabukların kuruyarak pullanıp dökülmesi gibi belirtiler de görülebilir.
Egzama çeşitlerine örnek olarak, kimyasal, metal, bitki gibi pek çok madde ile temasa bağlı olarak gelişen temas egzaması, atopik dermatit (egzama), saçlı deride ve yüzde görülebilen seboreik egzama verilebilir.
Dermatit, bulaşıcı olmayan oldukça yaygın bir hastalıktır ve genellikle hayatı tehdit edici değildir. Yine de kişiyi rahatsız etmektedir. Özellikle çocuklarda görülen atopik dermatit çocukların ve ebeveynlerinin uyku düzenini ve gün içerisinde odaklanmalarını olumsuz etkileyebilir. Bu sebeple okul başarısızlıkları ve çeşitli olumsuzluklar ortaya çıkabilir. Bu sebeple tedavide ana amaç kaşıntı semptomunun kontrol altına alınması ve tekrarlamaların önüne geçmektir.
Belirti ve bulguları nelerdir?
Farklı dermatit türleri, vücudun faklı bölgelerinde, farklı görüntülerde ortaya çıkabilir. Dermatitin en yaygın görüldüğü tipler aşağıdaki gibidir;
Dermatitin en yaygın görüldüğü tipler aşağıdaki gibidir
Atopik Dermatit (Egzama): Sıklıkla bebeklik dönemine başlayan kırmızı, kaşıntılı döküntülerdir. Genellikle dirsek içi, diz arkası ve boynun ön yüzü gibi cildin kıvrıldığı bölümlerde görülür. Kızarık alan kaşınırsa buradan sıvı sızabilir ve sonrasında kabuklanabilir. Atopik dermatit, zaman içinde hafifleyebilir, iyileşebilir veya tekrar ortaya çıkabilir.
Kontakt Dermatit: Cildi tahriş eden veya alerjik etki gösterebilen maddelerle temasın olduğu alanlarda ortaya çıkan kızarıklık ile giden bir durumdur. Bu kızarık alanlarda yanma, batma ve kabarcıklanma gelişebilir.
Seboreik Dermatit: Bu durum tutulan alanlarda üzeri pullanmış yama tarzı kırmızı döküntülere ve inatçı kepeklenmeye neden olur. Bu tür, genellikle cildin yağlı olduğu alanlarda (yüz, üst göğüs bölgesi veya sırt gibi) etkilidir. Bu tabloda da iyileşme ve nüks dönemleri birbirini izleyebilir.
Ne zaman doktora gitmek gerekir?
Eğer bu şikâyetler günlük yaşantıyı bozuyor ve kişiyi huzursuz ediyorsa hekime başvurmak gerekebilir.
Dermatitin sebepleri nelerdir?
Farklı hastalıklar, alerjik durumlar, genetik faktörler ya da tahriş edici maddelere maruziyet, farklı tipte dermatitlere neden olabilmektedir.
Atopik dermatit: Kuru bir cilt, genetik yatkınlık, bağışıklık sisteminde olası bir bozukluk, cilt üzerinde bulunan bakteriler ve çevresel koşullar dahil olmak üzere pek çok faktörün bir arada bulunması ile ortaya çıkmaktadır.
Kontakt dermatit: Çok sayıda alerjen madde (farklı bitkiler, kozmetik ürünler, takılar, parfümler, koruyucu maddeler) ile temas sonucu ortaya çıkmaktadır.
Seboreik dermatit: Bu duruma birden fazla faktör sebep olabilir. Faktörlerden birisi de ciltte doğal olarak da bulunan bir mantar çeşidi olarak görülmektedir. Seboreik dermatitli bireyler, şikayetlerinin mevsimlere bağlı olarak değişim gösterdiğini fark edebilmektedirler.
Risk faktörleri nelerdir?
Bir dizi faktör, dermatitin bazı türlerine yakalanma riskini artırabilir;
- Yaş: Dermatit her yaşta ortaya çıksa da atopik dermatit bebeklik döneminde daha sık görülmektedir. Atopik dermatiti olan kişiler bazen yaşları ilerledikçe bu durumun düzeldiğini görebilirler.
- Alerji ve Astım: Kendisinde veya ailesinde alerji ya da astım öyküsü olan bireylerde atopik dermatit görülme olasılığı daha yüksektir.
- Meslek: Belli metaller, çözücüler, temizlik malzemeleri ile çalışmak, kontakt dermatitin ortaya çıkma riskini artırmaktadır. Sağlık çalışanı olmak, ellerde kontakt dermatit riskini artırmaktadır
Dermatit sonucu ortaya çıkmış kızarıklığı kaşımak açık yaralara ve bu yaraların enfekte olmasına neden olabilir. Bu enfeksiyonlar ise vücudun diğer bölgelerine yayılabillir ve çok nadir de olsa yaşamı tehdit edebilir.
Doktora gitmeden önce onun sorabileceği bazı soruların cevaplarını kafanızda önceden yanıtlamanız size yardımcı olabilecektir.
- Şikâyetler nelerdir ve ne zaman başladılar?
- Bu şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olan bir sebep mevcut mu?
- Şu anda kullanılan ilaçlar nelerdir?
- Ailede alerji ya da astım hikayesi olan var mı?
- Bu durum için daha önce herhangi bir tedavi uygulandı mı? Bu tedaviler işe yaradı mı?
Dermatit tanısı nasıl konur?
Doktorunuz sizi dinledikten ve muayene ettikten sonra bazı testler yapabilir, bu testlere cilt biyopsisi, yama testleri de dahildir.
SEDEF
Sedef hastalığı (Psoriasis), toplumda %1,5 oranında görülen kronik inflamatuar bir hastalıktır. Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörler birlikte hastalığın oluşumunda rol oynar. Sedef hastalığında ciltte kızarıklık üzerinde sedefi beyaz renkte pullanmalarla giden plak ismi verilen kalınlaşmalar görülür. Sedef hastalığı hastaların yaşam kalitesini çok etkileyen bir hastalıktır. Lezyonlar hasta tarafından kaşınırsa kanama olabilir.
Sedef hastalığı ile birlikte kalp damar hastalıkları, inflamatuar barsak hastalıkları ve eklemlerde bozukluklar görülebilmektedir. Bu sebeple sedef hastaları eklem ağrısı ve tutukluk gibi romatizmal şikayetleri olduğunda hekime başvurup sedef hastası olduklarını belirtip şikayetlerini anlatmalıdırlar.
Sedef hastalığı ömür boyu süren bir hastalıktır, hastalık belirtilerinin çok azaldığı dönemleri takip eden şiddetli dönemler birbirini takip edebilir. Bu alevlenme dönemleri, birkaç hafta veya birkaç ay sürebilir, sonrasında gelen iyileşme dönemi yıllar boyunca devam edebilir. Hastalık cildin yanı sıra tırnaklarda da değişiklere ve tırnak kayıplarına yol açabilmektedir.
Sedef hastalığının en sık görülen tipi, plak tipidir. Vücudun herhangi bir yerinde görülebilse de diz ve dirsek arkalarında, saçlı deride ve yüzde çok sık olarak görülmektedir. Ayrıca sedef hastalığı tırnak tutulumu ile tırnak kayıplarına yol açabilir.
Sedef hastalığını alevlendirebilecek sebepler:
- Stres
- Sigara ve alkol tüketimi
- Enfeksiyonlar
- Çarpma, sürtme vb. travmalar
- Soğuk hava
- Bazı ilaçlar (Başka hastalıklar için ilaç kullanacağınız zaman hekiminize sedef hastası olduğunuzu ve kullandığınız ilaçları belirtiniz.)
Psoriasisi olan bireylerde aşağıdaki rahatsızlıklar daha sık görülebilmektedir;
- Eklem hastalığı (Psöriyatik artrit)
- Göz enfeksiyonları
- Obezite
- Tip 2 diyabet
- Yüksek kan basıncı
- Kalp ve damar hastalıkları
- Metabolik sendrom
- Bağışıklık sistemi bozukluğuyla ortaya çıkan diğer hastalıklar
- Böbrek hastalıkları
Tanı
Sedef hastalığında ciltteki lezyonlar tipiktir. Ciltte kızarıklık üzerinde beyaz sedefi renkte kepeklenmelerin olduğu tipik görünüme sahiptir. Kesin tanı koyulamayan durumlarda özel tanı yöntemleri ve biyopsi gibi yöntemler kullanılabilir.
Tedavi
Psoriasis tedavisi temelde 3 gruba ayrılır:
- Topikal tedaviler (cilt üzerine uygulanan kremler, pomadlar, losyonlar)
- Ultra Viyole tedavi
- Sistemik tedaviler (vücuda hap veya enjeksiyon yoluyla verilen ilaçlar)
Topikal tedavilerden fayda görmeyen hastalara sistemik tedaviler önerilebilir. Tedavi hastanın ve lezyonların durumuna göre özel olarak planlanır. Hastaların kendi tedavilerini birbirlerine tavsiye edebilmektedirler ama tedavi planlaması hekim tarafından hastaya özel olarak yapılmalıdır. Bu tedavilerin yanı sıra hastaların günlük ılık banyolarını yapmaları, ciltlerini nemli tutmaları tedavinin başarısı açısından önemlidir.
Referanslar:
Gürer, M. A. Türkiye Psoriasis Tedavi Kilavuzu-2016. Turkderm, 50, 2.
Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği Sedef Hastalığı ve Tedavisi Hasta Bilgilenirme http://turkderm.org.tr/menu/79/sedef-hastaligi-ve-tedavisi (son erişim: 03.09.2020)
Aydemir EH, Cilt Hastalıkları ve Yara Bakımı Sempozyumu, 2001: 77-80
AKNE VULGARİS
Akne Vulgaris pilosebase birim ismi verilen kıl kökü ve yağ bezinin bir araya gelmesinden oluşan cilt biriminin kronik ve inflamatuar hastalığıdır. Halk arasında sivilce ya da siyah nokta olarak bilinir. En sık ergenlik döneminde görülür ve erişkinlikte şiddeti giderek azalır. Kadınlarda daha sık görülürken erkeklerde daha şiddetli seyreder. Akne vulgaris hayatı tehdit eden bir hastalık olmasa da hastaların hayat kalitesini etkilemesi açısından da önemli bir hastalıktır.
Akne oluşumunda Propionibacterium Acnes ismi verilen bir bakteri de rol oynamaktadır ama bu bakteri cildimizin doğal florasında bulunan bir bakteridir. Akne vulgaris hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir.
Hastalar akne lezyonlarını sıkmamalıdır. Akneleri sıkmak lezyonun enfekte olmasına ve iz kalmasına sebep olabilir. Dermatoloji uzmanları tedavi amaçlı komedon ve aknelerin temizlik ve drenajını yapabilir.
Hastalar yüzlerini ovalamaktan kaçınmalıdır. Çünkü bu davranış komedonların inflamasyonuna sebep olabilir.
Belirti ve bulgular
Hastalık kendine özgü halk arasında siyah nokta ve sivilce olarak bilinen lezyonlara sahiptir. Bu lezyonlar esas olarak kıl foliküllerinin tıkanması ve folikülün içinin sebum ismi verilen cilt tarafından üretilen yağ ile dolması ile oluşan komedon isimli lezyonlardır. Komedonlar içlerinde melanin pigmenti biriktiğinde siyah nokta şeklinde görülürler. Eğer bu komedonlarda bakteri üremesi ve inflamason gelişirse sivilce olarak bilinen yapılar oluşmuş olur. Bu lezyonlar en sık yüzde görülmekle birlikte sırt, omuz gibi vücudun çeşitli bölgelerinde de görülebilir.
Sebepleri ve risk faktörleri
Akne Vulgaris hastalığının gelişmesinde farklı faktörler etkilidir.
- Beslenmeye bağlı faktörlerin akneyi tetikleyebileceği bilinmektedir. Çikolata vb şeker içeriği yüksek yiyecekler, beyaz ekmek, kızartmalar, hazır meyve suyu ve kola gibi şeker içeriği yüksek içecekler kan şekerinin hızlı yükselmesine sebep olduğu için dolaylı olarak akneyi tetikleyebilmektedir. Bu sebeple bu yiyeceklerin aşırı miktarda tüketimi önerilmez.
- Stres akne lezyonlarını arttırdığı bilinmektedir, stres azaltma eğitimi alan hastaların hastalık şiddetlerinin azaldığı görülmüştür.
- Ailede Akne Vulgaris hastalığının olması akne gelişimi için risk faktörüdür.
- Bazı ilaçlar ve kozmetikler akne gelişimine sebep olabilir. Genelde kozmetikler akne gelişimi olmaması için özel üretilmiştir.
Tanı
Akne Vulgaris hastalığı tanısı hekim tarafından muayene edildikten sonra konulur. Bazen aknelerin sebebini belirleyebilmek ve altta yatan başka hastalıkları tespit edebilmek için laboratuvar testleri yapmak gerekebilir.
Tedavi
Akne vulgaris tedavisinde hastaların ve lezyonların tipine göre lezyonların üzerine direk sürülen krem ve jel gibi ilaçların yanında ağız yoluyla kullanılan tablet ve kapsüller de tercih edilebilir.
Tedavinin başarılı olabilmesi için hekim tarafından reçete edilen ilaçların uygun şekilde kullanılması ve verilen tavsiyelere uyulması çok önemlidir.
Referanslar:
1- Türk Dermatoloji Derneği Akne Hasta Bilgilendirme Klavuzu http://turkdermatoloji.org.tr/media/hasta_bilgilendirme/akne.pdf
(son erişim: 03.09.2020)
2- Kutlubay Z, Türkiye Akne Tanı ve Tedavi Rehberi 2018
DERİNİN MANTAR ENFEKSİYONLARI
Derinin mantar enfeksiyonları
Mantarlar çevremizde sıkça karşılaşabildiğimiz canlılardır. Bu canlıların küçük bir kısmı insanlarda cilt enfeksiyonlarına sebep olur. Bu enfeksiyonlar çoğunlukla dermatofit ismi verilen mantarlar tarafından oluşturulur. Cilt ile sınırlı bu enfeksiyonlar en sık ayakta görülür ve Tinea pedis ismini alır. Çocuklarda en sık gövdede görülür. Yetişkinlerde özellikle ergenlikten sonra en sık ayakta ve kasık bölgesinde görülür.
Derinin mantar enfeksiyonları hayatı tehdit etmediği için bazen ciddiye alınmayabilir ancak hayat kalitesinde bozulmalara yol açtığı bilinmektedir. Özellikle yaşlılıkla birlikte ayak tırnaklarında mantar enfeksiyonuna bağlı olarak tırnakta kalınlaşma ve renk değişikliği görülebilmektedir. Tırnağın mantar enfeksiyonu olan ve tedavi edilebilen bu durum hastalar tarafından yaşlılık belirtisi olarak kabul edilebilmektedir.
Derinin mantar enfeksiyonları tedavi edilmediği takdirde kaşıma ve temas sebebiyle hastanın eline oradan da vücudunun diğer kısımlarına ve temas ettiği diğer kişilere bulaşabilir. Bazen hasta tedavi olmuş olsa bile daha önce kullandığı eşyalar tam olarak temizlenmemişse bu eşyalardan tekrar mantar enfeksiyonu bulaşı yaşanabilir.
Belirti ve bulgular
Derinin mantar enfeksiyonlarında hastaların hekime en sık başvuru sebebi kaşıntıdır. Nadiren kaşıntı olmadan da enfeksiyon görülebilir. Cilt üzerinde kızarıklık, pullanma, sulantı ve kabuklanma görülebilir.
Risk faktörleri
Mantar enfeksiyonlarının oluşumunu kolaylaştıran bazı faktörler vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
- Aşırı terleme,
- Sentetik giysilerin kullanılması,
- Vücut kısımları ıslandıktan sonra nemli bırakma ve kurulamama,
- Ortak terlik, çorap havlu gibi eşyaların kullanımı,
- Şeker hastalığı, bağışıklık sistemi zayıflığı gibi durumlar,
- Kemoterapi, kortikosteroid gibi immun sistemi baskılayıcı ilaçlar kullanmak.
Tanı
Mantar enfeksiyonları çoğunlukla çok tipik bir görünüme sahiptir. Hekimler cildi muayene ederek mantar enfeksiyonu tanısını koyabilirler. Bazı durumlarda hekimler tetkik yapmak ihtiyacı duyabilirler. Kesin tanı koymak için kullanılan bir başka yöntem kazıntı alarak mikroskop altında incelemektir. Mikroskop altında mantarları direk görerek tanı konmuş olur. Yine kazıntı ile alınan parçalar besi yerlerine ekilerek mantarın üremesi sağlanabilir.
Tedaviler
Tedavide kullanılan ilaçların yanında hayat tarzı değişiklikleri de çok önemli bir yer tutmaktadır. Hastaların vücutlarının fark etmedikleri başka yerlerinde de mantar enfeksiyonu olabilir. Birlikte yaşadığı ve yakın çevresindeki kişilere de hastalığı bulaştırmış ya da onlardan kendisine bulaşmış olabilir. Özellikle hastaların eşlerinin de muayenesi önemlidir. Hasta ile havlu, çorap, terlik (banyo vb dahil), ayakkabı gibi ortak eşya kullanılması önlenmelidir. Hastanın terlik, ayakkabı çorap, çamaşır gibi eşyaları dezenfekte edilmeden tekrar kullanılmamalıdır aksi halde tekrar bulaş olabilir. Mantarların yaşayıp üremesi için nem çok önemli bir yer tutar bu sebeple hasta pamuklu giysiler, ayağı terletmeyen ayakkabı giymeli, ayaklarını yıkadıktan sonra mutlaka parmak aralarını kurulamalı, vücudunun nemli kalmasını önlemelidir. Aksi halde tedavi başarısızlıkları yaşanabilir.
Tedavide kullanılan ilaçların genel ismi antifungallerdir. Çoğunlukla kullanılan krem, sprey şeklindeki lokal uygulamalar tedavide yeterlidir. Tedavinin başarılı olabilmesi için kaşıntı gibi belirtiler geçtikten sonra iki hafta daha bu ilaçlar kullanılmaya devam edilmelidir. Mantar enfeksiyonları yayılabildiği için bu uygulamalar hastalıklı deriden 2 cm sağlıklı deriye taşacak şekilde yapılmalıdır. Eğer tırnakta ve saçta mantar enfeksiyonu veya lokal uygulamalarla iyileşmeyen bir enfeksiyon varsa o zaman sistemik antifungal kullanmak gerekebilir. Tırnak mantarının iyileşmesi 6 aydan uzun sürebilir.
Referanslar:
Gül Ü, Ankara Med J, 2014, 14(3): 107 – 113
Üstünsoy M, ODTÜ Sağlık ve Rehberlik Merkezi, Derinin Yüzeyel Mantar Hastalıkları
BAKTERİYAL DERİ ENFEKSİYONLARI
Cildimiz dış etkenlere karşı vücudumuzu koruyucu görevi olan ve dış ortamdaki mikroorganizmalara sürekli maruz kalan organımızdır. Sürekli olarak dış ortama maruz kalmasına rağmen koruyucu faktörleri sayesinde bu mikroorganizmalar cildimizde enfeksiyona sebep olmaz. Cildimizdeki koruyucu faktörlerden bazıları şunlardır:
- Cildin bariyer yapısı.
- Cildimizin salgıları ile cilt üzerinde oluşan asit manto ve lipid manto.
- Cildin en üst tabakasının 28 günde bir kendini yenilemesi.
- Cildimizde doğal florada bulunan mikroorganizmalar.
Bu koruyucu faktörler zayıflarsa dış ortamdaki mikroorganizmalar cildimizde ve cilt altı dokularda enfeksiyona sebep olabilir.
Deri ve yumuşak dokularda sık görülen bazı bakteriyel enfeksiyonlar şunlardır:
İmpetigo: Genellikle çocukların ağız çevresinde sarı kabuklanma ve akıntı ile seyreder. Bulaşıcı bir hastalıktır.
Erizipel: Genelde yüzde ve bacaklarda kızarıklık, ödem ve ağrı ile seyreden bir enfeksiyondur.
Selülit: Sıklıkla bacaklarda görülen kızarıklık, ısı artışı, ağrı ve şişlik ile seyreden bir enfeksiyondur.
Folikülit: Kıl foliküllerinin enfeksiyonudur. Genellikle sivilceye benzer şekilde içi irin dolu kesecikler şeklinde ortaya çıkar.
Fronkül: Halk arasında kan çıbanı olarak da bilinen kıl foliküllerinin ve çevresinin derin enfeksiyonudur.
Karbonkül: Birden fazla kıl kökünün etkilendiği kıl kökü enfeksiyonudur. Fronkülden daha ağır seyreder.
Paronişi: Halk arasında dolama olarak bilinen tırnak kıvrımları ve çevresinin enfeksiyonudur.
Risk faktörleri:
Deri ve Yumuşak doku enfeksiyonları için risk faktörleri şunlardır:
- Çarpma, sürtme, yanık gibi sebeplerle deri bütünlüğünün bozulması
- Böcek ve hayvan ısırıkları, tırmalamaları
- Şeker Hastalığı
- Obezite
- Bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklar
- Yanlış yapılan cilt temizliği
- Yanlış beslenme alışkanlıkları
- Deri hastalıklarına bağlı kaşıma sonucu deri bütünlüğünün bozulması
Belirtiler
Bakteriyel deri enfeksiyonlarında farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Genellikle kızarıklık, ısı artışı, kaşıntı, ağrı, akıntı gibi semptomlar görülebilir.
Tanı
Genellikle muayene ile tanı konur. Mikroskop altında özel bir boyama ile inceleme sonucu bakteriler görülebilir. Nadir bazı durumlarda besi yerine ekim yapılıp bakterinin tanımlanması yapılabilir.
Tedavi
Farklı enfeksiyonlar farklı tedavileri gerektirmektedir. Deri ve yumuşak dokunun bakteriyel enfeksiyonları antibiyotiklerle tedavi edilir. Genellikle bu enfeksiyonlarda krem veya merhem formunda cilt üzerine uygulanan ilaçlar yeterli olurken bazı ağır durumlarda sistemik yani ağız yoluyla alınan ya da damardan uygulanan antibiyotiklerin kullanılması gerekebilir.
Referanslar:
Gül Ü, Ankara Med J, 2016;16(1):98‐114
Bozkurt B, Klinik Tıp Aile Hekimliği Dergisi, 2019; 11;1: 18-22
YARA İYİLEŞMESİ
Yara: doku ve organların yapısal veya işlevsel özelliklerinin, iç ya da dış etkenler nedeniyle bozulmasıdır. Yara oluşması farklı faktörlere bağlı oluşabilir. Vücudumuz oluşan yaraları hücre bölünmesi sayesinde iyileştirebilir. Bu iyileşme sırasında dikkat edilmesi gereken bazı faktörler vardır. Yara iyileşmesi sırasında dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de yara izi kalmamasıdır. Yara dudaklarının tam kapanması, enfeksiyon gelişmemesi, yabancı cisim olmaması sağlanırsa yara izi kalma olasılığı azalır. Yine de yara izi oluşması kişiye ait faktörlerden de etkilenir.
Yaralar ana olarak 3 grupta incelenebilir:
- Mekanik Yara: sıyrıklar, yırtıklar, ayrılma, delinme ile oluşan yaralar, ısırık/sokma yaraları, cerrahi yaralar.
- Yanık ve Kimyasal Yara: Sıcak, kimyasal madde, elektrik enerjisi, radyasyon nedeniyle oluşan yaralardır.
- Kronik yara: Doku kanlanmasının yetersiz olmasına bağlı oluşurlar
Uzun süreli hastalıklar sebebiyle oluşan Kronik yaraların iyileşmesi akut yaralara göre daha zor olabilir. Kronik yaralardan bazıları şunlardır:
- Bası yarası: yatağa bağlı hastaların uzun süre pozisyon değiştirmemesi sebebiyle dolaşımın sağlanamaması sonucunda gelişen yaralardır.
- Diyabetik yaralar: Şeker hastalığı sebebiyle dolaşımın bozulması sonucunda genellikle ayakta ortaya çıkan yaralardır. Tedavisi uzun sürebilir ve zordur.
- Varis ülserleri: Bacaklardaki toplar damarların tıkanması sebebiyle dolaşım bozukluğu oluşması sonucu ortaya çıkan yaralardır.
Yanıklar
44 derecenin üzerindeki sıcaklıklar deride yanık oluşturabilir. Yanıklar çocuklarda ev kazaları sebebiyle görülebilmektedir. Ev kazalarına dikkat edilmesi ve oluşmaması için gerekli önlemlerin alınması birçok yaralanmanın önüne geçebilir. Yanıklar:
1. Derece yani en üst tabakanın etkilendiği,
2. Derece yani cildin orta tabakasının etkilendiği
3. Derece yani cilt altı dokuların da etkilendiği yanıklar olarak 3’e ayrılır.
Yanık tedavisi vücudun etkilenen alanının oranı ve yanığın derecesine göre planlanır.
Yara iyileşmesi:
Yara iyileşmesi 4 ana evreden oluşur. Bunlar: Pıhtılaşma, inflamasyon, çoğalma, olgunlaşmadır. Bu süreçler birbiriyle iç içe geçmiş şekildedir ve olgunlaşma süreci çok uzun sürebilir. Olgunlaşma süreci yaranın tam olarak iyileşmesinin sağlandığı fazdır. Bu süreçlerin tamamında en uygun şartlar sağlanırsa iz kalmadan iyileşme sağlanabilir.
Yara tedavisi
Yara tedavisinde dikkat edilmesi gereken faktörler şunlardır:
Yara ilk oluştuğu anda temiz su ile yıkanıp temizlenmelidir. Ölü dokular ve yabancı cisimler yara bölgesinden uzaklaştırılmalıdır. Yaradan dışarı sızan akıntının yara bölgesinden uzaklaşmasına müsaade edilmelidir. Yara yeri belirli oranda nemli tutulmalıdır. Gerekenden fazla kurutulması veya ıslak tutulması yara iyileşmesini geciktirebilir. Yara yerinde enfeksiyon gelişimini önlemek adına steril tutulmalı ve dış ortamdan kontrolsüz temaslara karşı korunmalıdır. Hekimler tarafından uygun görülmesi halinde koruyucu olarak lokal ya da sistemik olarak antibiyotik uygulanabilir. Aynı şekilde hastanın konforunun sağlanması adına ağrı ve acısının azaltılması için ağrı kesiciler uygulanabilir. Yara iyileşmesini hızlandırmak adına krem, jel, sprey ya da özel yara örtüleri kullanılabilir. Yaranın durumuna göre ileri teknik cihazlar, farklı tedaviler ve cerrahi seçenekler hekimler tarafından kararlaştırılarak uygulanabilir.
Referanslar:
Çetinkale O, Yara Bakımı ve Tedavisi İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi No: 67