Ekim 13, 2015
Dünya tromboz günü etkinlikleri abdi İbrahim’in katkılarıyla edirne’de düzenlendi
Türk Hematoloji Derneği, bir asrı aşkın süredir öncü, cesur ve yenilikçi çalışmalarıyla hayatıve geleceği iyileştirmek için faaliyetlerini sürdüren Abdi İbrahim’in koşulsuz desteğiyle, 13Ekim Dünya Tromboz Günü dolayısıyla Edirne’de Trakya Üniversitesi II. Bayezid KülliyesiMüzesi’nde konunun uzmanı doktorların katılımıyla bir toplantı düzenledi. TrakyaÜniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Ahmet Muzaffer Demir ve Amerikan Hastanesi Onkoloji Klinik Şefi Prof. Dr. Nil MolinasMANDEL’in konuşmacı olduğu toplantıda Derin Ven Trombozu ve Kanser - Tromboz İlişkisitüm yönleriyle ele alındı.
Dünyada en sık görülen 3 ölümcül kalp-damar hastalığının (Kalp krizi, inme-felç ve venöztromboembolizm) ortak mekanizmasında ve bu hastalıkların oluşumunda yer alan sessiz bir kliniktablo olan tromboz, Türk Hematoloji Derneği tarafından Abdi İbrahim’in katkılarıyla, Edirne’deDünya Tromboz Günü sebebiyle düzenlenen toplantıda masaya yatırıldı.
13 Ekim tarihi, 2014 yılında, ISTH (International Society on Thrombosis and Haemostasis)tarafından ulusal ve yerel organizasyonlar ile birlikte tromboza karşı farkındalığı arttırmak için‘Dünya Tromboz Günü’ olarak ilan edildi. Bu kapsamda Edirne’de düzenlenen toplantıda konuşanTrakya Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim DalıBaşkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir ve Amerikan Hastanesi Onkoloji Klinik Şefi Prof.Dr. Nil Molinas MANDEL hastalıkla ilgili merak edilenleri anlattı. Toplantı ayrıca webcast ile canlıolarak tüm Türkiye’ye yayınlandı.
Venöz tromboembolizmin (VTE) nasıl bir hastalık olduğunu anlatan Prof. Dr. Demir, bacaktoplardamarlarında çeşitli nedenlerle oluşan kan pıhtısının kan akımını yavaşlatarak/engelleyerekbacakta ağrı, şişme ve kızarıklık meydana getirdiğini ve bu tabloya Derin Ven Trombozu (DVT)dendiğini belirtti. Demir; “Yeterli önlem alınmaz ise oluşan pıhtıdan bir parça koparak akciğerleregelip oradaki damarları tıkar ve ortaya çıkan tablonun adı Pulmoner (akciğer) Emboli (PE) olur.Derin ven trombozu ve pulmoner emboli aynı hastalığın farklı klinik tablosudur ve her ikisinin ortakadı venöz tromboembolizmdir. PE oldukça ciddi ve ölümcül bir tablodur. PE, DVT olmadan da tekbaşına ortaya çıkabilir. Ani başlayan nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı ve kanlı balgam çıkarmaPE’nin belirtilerindendir” dedi.
İyi tedavi edilmeyen DVT’lu olguların yaklaşık 1/3’ünde POST-TROMBOTİK SENDROM denen birklinik tablo meydana geldiğini söyleyen Demir, kronik damar tıkanıklığına bağlı olarak bacakta şişme, ağrı ve iyileşmeyen yaralar oluştuğunu, bu tablonun hastanın yaşam kalitesinidüşürdüğünü, iş ve güç kaybına yol açtığını ifade etti.
“VTE (Venöz tromboembolizm) yüzünden dünyada her yıl yaklaşık 1000 kişiden 1-2 sihayatını kaybetmektedir”
DVT’nin ortalama olarak her yıl 1000 kişiden birinde gözlendiğini söyleyen Prof. Dr. MuzafferDemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocukluk döneminde oldukça nadir olmasına rağmen (1/100.000sıklıkta), yaşın ilerlemesi ile birlikte sıklığı artmaktadır. 75 yaşından büyüklerde ise her yıl 100kişiden birinde görülmektedir. Ülkemizdeki sıklığı dünyadaki diğer ülkelerden farklı değildir. Sıklık45 yaş üstünde artış göstermekle birlikte, oran erkeklerde kadınlara göre biraz daha yüksektir.VTE yüzünden dünyada her yıl yaklaşık 1000 kişiden 1-2’si hayatını kaybetmektedir. Avrupa BirliğiÜlkeleri’nde ise yılda yaklaşık 544.000 VTE ile ilişkili ölüm meydana gelmektedir (Cohen AT,Thromb Haemost. 2007). VTE’e bağlı ölüm oranları AIDS ve kansere bağlı ölümlerden fazladır.”
“Erken zamanda pıhtı önleyici ilaçlar kullanmak yaşam kurtarıcı olabilmektedir”
Bacakta pıhtı nedeniyle oluşan Derin Ven Trombozu ile akciğerlerde oluşan Pulmoner Embolininbelirtilerinin birbirinden farklı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Demir, “DVT bacak ağrısı, hassasiyetve şişlik yaparken, PE nefes darlığı, göğüs ağrısı nefes almada güçlük ve öksürük ve bazen kanlıbalgam yapabilir. Bu belirtiler VTE için özgül olmayıp başka hastalıklarda da görülmektedir. Ancakbu belirtileri olan hastaların mutlaka hastaneye başvurmaları ve burada uygun tetkiklerleteşhislerinin konulması gerekmektedir. Çünkü erken zamanda pıhtı önleyici ilaçlar kullanmakyaşam kurtarıcı olabilmektedir.”
“Uzun süreli yolculuklar venöz tromboz oluşma riskini 2-4 kat arttırır”
İleri yaş ve aile bireylerinden birinin VTE geçirmiş olmasının risk faktörlerinin başında geldiğinivurgulayan Demir, uzun süre hareketsiz kalmak, üç günden uzun süren yatağa bağımlılık vehastaneye yatmanın da önemli risk faktörleri olduğunu söyledi. Demir, ameliyat işlemi (özelliklekarın, ortopedik ve kanser ameliyatları), hormon ilaçlarının kullanımı ve gebeliğin de VTEoluşumunu kolaylaştırdığını belirtti.
Prof. Dr. Muzaffer Demir sözlerini şöyle sürdürdü: “Uzun süreli yolculuklar venöz tromboz oluşmariskini 2-4 kat arttırır. Altı-sekiz saatten uzun süreli hava yolculukları başta olmak üzere tümyolculuklar için her 1-2 saatte bir ayağa kalkılması ve yürünmesi gerekir. Seyahat esnasındasigara kullanmaktan kaçınılması, baskı oluşturmayan rahat giysilerin tercih edilmesi, bacaklarınsık olarak kasılıp gevşetilmesi, oturma pozisyonunun sık değiştirilmesi, sıvı kaybının önlenmesi vebu amaçla tercihen alkol içermeyen sıvıların içilmesi, varis çoraplarının kullanımı ve uzun sürelihareketsizliğe yol açabilecek yatıştırıcılar ile alkol kullanımından kaçınılması önerilir. VTEoluşumunu kolaylaştıran riskler müdahale ile düzeltilebilir risklerdir. Bu nedenle riskler konusundabilinçli olunması durumunda VTE’nin önlenebilir bir hastalık olduğu görülmektedir.”
“Hastanede olan ölüm nedenlerinin başında VTE gelmektedir”
Kanser hastalarında VTE’nin oldukça sık görüldüğünü ve kanser hastalarının ölüm nedenlerininbaşında geldiğini, VTE geçiren kanserli hastaların geçirmeyen kanserli hastalara göre daha erkenöldüğünü ve hastalık seyrinin daha kötü gittiğinin bilindiğini belirten Demir: “Bu nedenle kanserlive kanser tedavisi gören her hastanın VTE açısından risk değerlendirmesi yapılmalı ve gerek ilaçlıgerekse de ilaçsız önleyici tedbirler alınmalıdır. Kanserin türüne ve yaygınlığına göre VTE oluşumriski farklı olmaktadır. Ayrıca kanser teşhisi sırasındaki bazı laboratuvar test sonuçları da riskibelirlemede yardımcı olabilmektedir. Hastada var olan ek hastalıklar, tedavide kullanılabilen bazıaraç-gereçler ve bazı kanser ilaçları da VTE oluşumunu kolaylaştırabilmektedir” dedi.
Hastanede olan ölüm nedenlerinin başında VTE’nin geldiğini, bu nedenle hastaneye yatan herkanser hastasının VTE açısından risk değerlendirmesi yapılması gerektiğini söyleyen Demir,“hastalar bu konuda hekimlerini uyarmalıdırlar. Tedavi gören ve hastanede yatan kanserhastasında ilaç kullanımında bir engel yoksa eğer mutlaka pıhtılaşma önleyici ilaçlar, özellikledüşük molekül ağırlıklı heparinler kullanılmalıdır” diye konuştu.